Küçük kizinin vücuduna yayilmis kanserle günden güne eriyisini görürken, ölüm habercisi bu hastaligin sevgili kizindan ayrilik getirecegini bilerek, dünyadan o kesin ayriliginin acisina dayanabilmek bir yana, o ayrilik aninin yakinda muhakkak gelecek olusunu düsünmenin büyük acisina dayanabilmenin bile kendisine çok zor geldigi annesi, kizinin bu anî arzusu karsisinda çekinerek sormus: Babani çagirmami niçin istiyorsun?
Hasta kiz, önce bunu açiklamak istememis; bir an düsünmüs ve: Çagirmasan da olur. Hem çagirsan, gelinceye kadar belki geç olur sözleri üzerine annesinin meraki daha da artmis:
Babani çagirmami önce isteyip sonra niye vazgeçtin? diye sorunca, kizi gayet sakin bir sekilde;
Anne, ben artik âhiret âlemine gidiyorum da, onun için.. cevabini vermis.
Bu sözleri üzerine annesinin gözünden, artik tutamadigi gözyaslari bosanirken, kizi gene o çok sakin haliyle: Bak! Azrail (as) beni almak için gelmis; orada bekliyor.. diyerek odanin bir kösesini parmagiyla isaret etmis. Annesi, kizindan ayrilik vaktinin geldigini anlayip elleriyle yüzünü kapatarak hüngür-hüngür aglarken, kizina gayr-i ihtiyarî sormadan da edememis:
Azrail (as) nasil? Biraz tarif eder misin?
Çok güzel
demis, küçük kiz..
Daha sonra da, içinde bulundugu o maneviyat âleminden dünya haline tekrar avdet etmis gibi, annesinin o ardi-arkasi kesilmeyen yüksek sesle aglayisindan rahatsiz olmus bir tavirla annesini, 9 yasindaki çocuklugundan beklenemeyecek büyük bir kemal ve vakar haline girerek, tesellîye çalismis:
Niye bu kadar çok agliyorsun ki, anne? Imani olan ve imaniyla yasayanlar için ölüm ve âhirete gitmek, korkulacak bir sey mi? Dünyada daha fazla yasasaydim, disaridaki insanlarin ekseriyeti gibi, dinde lâkayt, ibadette ihmalkâr halde uzun bir dünya hayatim olsaydi, benim için daha iyi mi olacakti? Öyle olmam seni daha çok mu sevindirecekti?
Kizinin, yasinin çok üstünde bir olgunlukla kendisine verdigi bu hakikat dersi karsisinda, annesinin sanki birdenbire gözyasi pinarlari kurumus; yüksek sesle aglamasi aniden durmus.
Kanser hastasi, kanser hastaligi vücuduna yayilmis olan 9 yasindaki kiz, annesiyle bu son konusmasindan sonra, yüksek sesle Kelime-i Sehadet getirmis; daha sonra da, basi yavasça sol tarafina düserek ruhunu teslim etmis.
Annesinin biraz evvel pinarlari kurumus gibi durmus olan gözyaslari yeniden, fakat bu defa sessizce çaglamis. O sirada sevgili kizinin artik ruhsuz olan bedeninin yaninda, yataginda okudugu son kitap ile bir kalem, dikkatini çekmis. 9 yasindaki kizinin dünyadan âhirete giderken, kendisini fevkalâde hayrete sevk eder derecede gösterdigi o çok yüksek ruh halinin sirri, hasta yataginda son olarak altini da çizerek okudugu o kitap sayfalarinda kendini ilân ediyor gibiymis. Kitap, Hastalar Risâlesi ve altini çizerek okudugu son bölümü de: SEKIZINCI DEVA imis.
SEKIZINCI DEVA
Ey âhiretini düsünen hasta! Hastalik, sabun gibi, günahlarin kirlerini yikar, temizler. Hastaliklar keffâretü’z-zünûb oldugu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardir ki: ‘Ermis agaci silkmekle, nasil meyveleri düser; imanli bir hastanin titremesi de öyle günahlari silker.’
Günahlar, hayat-i ebediyede daimî hastaliklardir; bu hayat-i dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için manevî hastaliklardir. Sen eger sabredip sekva etmezsen, su muvakkat bir hastalik ile daimî pek çok hastaliklardan kurtuluyorsun.
Eger günahlari düsünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah’i tanimiyorsan, sende öyle dehsetli bir hastalik var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastaliktan daha büyüktür. Ondan feryâd et.
Çünkü, bütün dünyanin mevcûdatiyla kalbin, rûhun ve nefsin alâkadardir. Mütemâdiyen firak ve zevâl ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açilir. Bâhusus Âhireti bilmedigin için, ölümü idam-i ebedî tahayyül ettiginden, âdeta, güya, yara bere içinde, dünya kadar hastalikli bir vücudun var.
Iste en evvel, hadsiz yarali ve hastalikli bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastaliklarina kat’î ilâç ve kat’î sifa verici bir tiryak olan îmân ilâcini aramak ve itikadini düzeltmek gerektir ki, o ilâci bulmakta en kisa yol, bu maddî hastaligin yirttigi gaflet perdesinin altinda sana gösterdigi aczin ve za’fin penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanimaktir.
Evet, Allah’i tanimayanin, dünya dolusu belâ basinda vardir. Allah’i taniyanin dünyasi nurla ve mânevî sürûrla doludur, derecesine göre, îman kuvvetiyle hisseder. Bu îmândan gelen mânevî sürur ve sifâ ve lezzet altinda, cüz’î, maddî hastaliklarin elemi erir, ezilir.
.
Dr. Sadullah Nutku ve Prof. Dr. Ayhan Songar (her ikisine de Allah rahmet eylesin) bir uçak seyahatinde yan yana iki koltukta oturuyorlarmis.
O yolculuklarinda ilk defa tanisip görüsmelerinden önce, Dr. Sadullah Nutku, cebinden Hastalar Risâlesini çikarip kendi kendine, sessizce okumaya baslamis. Yaninda oturan Prof. Dr. Ayhan Songar göz ucuyla bu kitaba bakmis, çok alâkasini çekmis; ardindan tanismislar. Yolculuklarinin kalan kisminda Dr. Sadullah Nutku, kitabi yüksek sesle okumus; Prof. Dr. Ayhan Songar da dikkatle dinlemis ve o zamana kadar bilmedigi Risâle-i Nur Külliyatinin, psikiyatri mütehassisi bir profesör olarak da kendisini çok ilgilendiren devalarindan bazilarini dinlerken, bir ara kendini tutamayarak:
Insan bu manevî devalari dinlerken, hasta olmayi temennî edecegi geliyor! demis.
Prof. Dr. Ayhan Songar, daha sonra ihtisasi ile alâkali olarak, kendisine muayene ve tedavi için gelen hastalarina ekseriya Hastalar Risâlesini tavsiye etmis.
Ayhan Songar da bir gün, Esra isimli 9 yasindaki o küçük kiz ve daha baska birçoklari gibi kanser hastaligina yakalanmis. O da ecelle randevusuna dogru geri sayiminin son günlerindeyken ve 9 yasindaki o küçük kiz gibi, vücuduna yayilmis olan kanser hastaligi ile hastahanede yatarken, yanindan hiç ayirmadan okudugu ve vefatinda da yataginda yani basinda duran kitap, 9 yasindaki o küçük kizin ölüm dösegindeyken okudugu kitapmis; ilk defa bir uçak yolculugunda yan yana otururken Dr. Sadullah Nutku’dan dinledigi ve daha sonra da, meshur bir psikiyatri profesörü olarak o zamana kadar kendisine muayene ve tedavi için müracaat etmis birçok hastasina tavsiye ettigi, manevî devalar hazinesi: Hastalar Risâlesi
9 yasinda bir kiz ve Prof. Dr. Ayhan Songar
Bir aksam, okudugu kitaptan basini kaldirarak, annesine: Babami çagirabilir misin, anne? demis.