Doğruları öğrenme zamanı geldi!

“Akciğer kanserine bıçak değmez”, “Tüberkülozda ilâç hemen kesilmeli”, “Tüberkülozun ilâcı baldır.”

Günümüzde özellikle akciğer hastalıkları gibi hassas bir branşta yapılan doğru bilinen yanlış uygulamalar ciddi sorunları da beraberinde getiriyor, ölümlere bile sebep olabiliyor. Peki, akciğer hastalıkları branşında doğru bildiğimiz yanlışlar neler?.. Clinica Gayrettepe Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Çiğdem Serttürk bu konuya açıklık getirdi.

Bıçak sorun yaratmaz

Akciğer hastalıkları branşında doğru bilinen yanlışların başında “Akciğer kanserine bıçak değmez” inanışı geliyor. Akciğer kanseri dünyada olduğu gibi Türkiye’de de erkeklerde birinci sırada, kadınlarda ise birinci sıraya çıkmaya aday bir kanser türüdür. Sigara ile ilişkisi kesinlikle ispatlanmıştır. Hastalık sinsidir ve öldürücüdür. Genellikle hastalık ilerleyen evrelerde tespit edilir, bu da geç teşhis anlamına gelir. Akciğer kanserinde operasyon şansı yakalamak genellikle erken evrelerde olabilmektedir. Sadece tümörün büyüklüğüne değil, yerleşim yerine diğer organlara sıçramasına, hastanın genel iyilik hâline, yani performansına bağlı olarak ameliyat kararı alınır. Bu karar her ne kadar ciddi bir sorumluluk istese de kesinlikle hayat kurtarıcı olmaktadır. Oluşabilecek sorunlar açısından bu operasyonun diğer ameliyatlardan bir farkı yoktur.

Fısfıs bağımlılık yapmaz

Halk arasında yaygın olarak yanlış bilinen konulardan biri de tedavi edilmediğinde öldürücü olabilecek astım hastalarının kullandıkları “fısfıs” denilen inhaler ilâçlardır. Bu ilâçlar aslında yüzyılın keşiflerindendir. Tamamen akciğeri hedef alır, hiçbir organa zarar vermez. Hap şeklinde alındığında, tansiyon yükselmesi, kilo alma, kemik erimesi, çarpıntı, çocuklarda ise büyüme geriliği yapar. Fısfıslar çocuklarda, yaşlılarda ve tansiyon hastalarında çok rahat, yan etkisiz kullanılabilir. Alışkanlık yapmaz, üstelik tedavi etme özelliğine de sahiptir.

İlâç asla kesilmemeli

Verem (Tüberküloz), günümüzde batılı ülkelerde kontrol altına alınmış bir hastalık, ancak ülkemizde hâlen ciddi sorunlara yol açabilmekte. Veremin teşhisi çok basittir. Bir akciğer filmiyle her şey ortaya çıkar. Tedavisi ortalama 6 ay sürer. Kişi tedavinin 2 – 3’üncü ayında kendini çok iyi hisseder ve tehlike kendini göstermeye o zaman başlar. Çünkü uzun süreli ilâç kullanımının tehlikeli olduğunu düşünen bazı kişilerin hastaya, ‘artık iyi olduğunu ve ilâçları kesmesini’ telkin etmeleri, hastanın durumunun giderek kötüleşmesine yol açar. Hasta ilâçlarını kestiğinde, bu ilâçlara karşı direnç kazanır. Bu aşamadan sonra, tedavinin her zaman yüzde 100 başarı sağlaması zayıf bir ihtimâdir.

Sadece bal ile tedavi yetmez…

Verem hastalarının normal yemek dışında ballarla beslenmesi, hastayı daha çabuk iyi etmez. Bu tür beslenme hastanın metabolizmasına aşırı yük getirir ve şişmanlatır. Bütün bunların yanında, anneannelerimizden kalan bitkisel formüllerin (meselâ, bal, baharat karışımlarının) balgam söktürücü olarak kullanılmasının ilâçlar kesilmediği taktirde zararı yoktur. Ayrıca, hastalık yemek yenilen tabaktan, kaşıktan ya da bardaktan da bulaşmaz. Tedavinin 15’inci gününden itibaren hastanın çevreye bulaştırıcılığı kalmaz, dolayısıyla insanlardan uzaklaşmasına da gerek kalmaz.