İhracatı bıraktı, iç piyasaya döndü. 70 mağazalık bir zincir kurdu. Tamamı kendileri tarafından idare ediliyor. Spor ve işdünyasının yakından tanıdığı çok renkli bir hayatı olan Kiğılı ile her telden konuştuk.
Sayın Kiğılı bu günlere nasıl geldik?
3 haneli enflasyonun yaşandığı günlerden bugünlere geldik. Şükürler olsun. Türkiye 30 yılını hep üçlü dörtlü koalisyonlarla kaybetti. Türkiye’de iş bitmiyordu. Sabah olmuyordu. Enflasyonun tek haneli rakama ineceğini kimse aklına getirebilir miydi? Faizlerin doların böyle olacağını. Bunlar hep tek partinin vermiş olduğu avantajlar.
Tek partinin mi, AK Parti’nin mi?
Tek parti, sonuç olarak da AK Parti. Yarın da gelecek olan birileri varsa inşaallah yine tek parti olarak gelir. Aynı şeyi 20 yıl evvel Turgut Özal’ın başında olduğu ANAP yaptı. 50 yıllık mesafeyi 20 yılda aldı. 1989’dan 2003’e kadarki 13 yılı ıskaladık.
SEÇİMİ BİR ERKENE ALSINLAR YİNE FELAKET OLUR
Erken seçim tartışmaları var.
Vallahi o lafı ağzına alanlara ben hayret ediyorum. Bu ülkeyi sevmeyen insan ağzına seçim lafının alır. İnşaallah öyle bir şey olmaz ama seçimi bir erkene alsınlar yine felaket olur. Bu işin içerisine çomak sokmak isteyen bir sürü menfaat grupları var. erken seçimi konuşmak bile bu ülkeye zuldür.
Sektörde sürekli yakınanlar var?
Bu sektör Turgut Özal’la başlayan bir sektör. Özal’ın başladığı yıllarda Türkiye’nin tüm ihracatı 2.5 milyar dolar. Tekstil ve konfeksiyon ihracatı 500 milyon dolar. 23 yıl evvel Türkiye’nin tüm hazır giyim ihracatı yılda 150 milyon dolar. Bugün öyle şirketler var ki tek bir şirketin ihracatı 100-150 milyon dolar.
İhracatçı şimdi neden ağlıyor?
Dolar düşüyor ama içeride maliyetler yükseliyor. Enflasyon tek rakamlı hanelere düştü ama ihracatçı artık ciddi manada para kazanamıyor.
Ama artıyor ihracat!
Hazır giyimde artık ihracatın artması mümkün değil. Eskiden Avrupa’da senede iki defa fuarlar yapılıyordu. Şimdi fuarlar özelliğini kaybetti. Çünkü önceden senede iki defa koleksiyon yapılırdı. Yaz ve kış koleksiyonu. Şimdi aylık koleksiyonlar, yani senede 12 koleksiyon yapmak durumuyla karşı karşıyasınız. Her ay modayla, yurtdışıyla, sistemle bağlantılı olarak çalışmak mecburiyetindesiniz.
FASON İŞİ ÖLDÜ, ŞİMDİ MARKA ZAMANI
Sizin moraliniz yüksek, Ankara’ya gidenlerin durumu nasıl?
İhracatçı arkadaşlarımıza Allah yardım etsin. Fason ihracat yapanların işi zor.
Yakınanlar onlar mı yani?
Tabii, fason ihracat yapıyorsanız, içeride Türk parası değerli olduğu müddetçe ne yaparsanız yapın maliyetlerinizde asgari yüzde 10’luk bir artış söz konusu. İplikte, kumaşta da var aynı sorun. Hazır giyim en çok işçi çalıştıran sektör. Fason iş artık öldü Türkiye’de. Artık katma değeri yüksek ürünler üretmeniz lazım. Onun için de marka olmak mecburiyetindesiniz. Şu an yavaş ama önümüzdeki 5 yıl içerisinde Avrupa’nın çok önemli şehirlerinde bizim Türk markalarını göreceğiz. Ancak böyle ayakta kalabiliriz. Tek şansımız bu.
Hükümetten beklentileri olan sektörler var. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
Hükümetin yapabileceği şeyler var yapamayacağı şeyler var. Devletin yapacağı, -teşvik bölgeleri çıkarttı, -SSK priminde, elektrikte, doğalgazda indirim yapabilir. Cüzi miktarlarda bir takım sübvansiyonlar verebilir ama bu geçici çözüm olur. Böyle 30-40-50 kişi, 10 kişi çalıştıran müesseselerin en kısa zamanda bilgi birikimlerini, tecrübelerini, sermayelerini birleştirip birlikte hareket etme mecburiyeti var.
Tekstilciler de inşaat işine girdi. Sizin de böyle bir düşünceniz var mı?
Biz başka yere de yatırım yapmıyoruz. Kazandığımızı olduğu gibi mevcut şirketimize harcıyoruz. Şu anda 750 kişi istihdam ediyoruz.
Konut furyası beni korkutuyor
Sizin taşıt kredilerindeki artış konusunda bir görüşünüz vardı; “paranız varsa alın, paranız varsa giyin, paranız yoksa ne alın ne de giyin” şeklinde. Şu anda da konut kredilerinde artış hakkındaki düşünceleriniz nedir?
Ben çok korkuyorum. Toplum olarak olmayan paramızı tabiri caizse bir mirasyedi gibi harcamaya müsait bir toplumuz. Hep zannediyoruz ki Türkiye’de şartlar böyle kalacak. Ekonomi doğru kalacak, hep aynı müessesede çalışacağız, maaşımız artarak gidecek. İşler ters gittiğinde yeniden iş bulmak başlı başına sorun.
Özal’ın taktiğini Çin yapıyor
Çok hızlı bir büyüme mi oldu?
50 yılda yapacağımızı 20 yılda yaptık. 20 yıl evvel cep telefonu var mıydı? 1981 yılında Ankaralı birkaç siyasi tanıdığımdan dolayı torpilli teleks cihazı aldım. Etrafımızda ne kadar fabrika varsa herkes o teleks cihazını kullanıyordu. Yazışma için, muhabere için kullanacağı cihaz yok. 25 yıl evvel Malatya’yla konuşmak için yıldırım telefon yazdırıyordunuz. Sabah gelip yazdırdığınız halde akşam yıldırım telefon bağlanmıyordu. İş yapabilmek için insanlarla bağlantı kurabilmeniz lazım. Yıllar boyu büyük firmalara hizmet ettik, fason üretim yaptık. Yerli ve yabancı bütün firmalara ben çalıştım ama o sayede marka olmanın ne demek olduğunu öğrendik. İhtiyacımız olan makinaları getirttik. Fasonda o günün hükümeti sayın Özal zamanında yüzde 30-35’lere varan vergi iadesi vardı. Prim veriyordu her ihracatçıya. Her 100 dolarda 35 dolar size bir iade vardı. Şimdi diyoruz ya Çin sübvanse ediyor diye, 20 yıl evvel de aynı destek giyim ihracatçısına yapılıyordu.
İstihdamı artırmak benim görevim
Kaçta kalkarsınız?
Sabah ezanıyla. Bugünün işini yarına bırakmazsan, sabah erken işine gelirsen öğle saatlerinde işin bitiyor. Öğleden sonra da bütün sosyal hizmetlerini yaparsın, biter. Gözünde büyütmeye gerek yok. Efendim bugün ülkeye hizmet zamanı. Bizim gibi iş güç sahibi insanların her günkünden daha fazla çalışmak mecburiyetindeyiz. Allah insanları bir takım hizmetlerde bulunmaları için sınıflara ayırıyor. Biz de hizmet sınıfındayız. Son nefesime kadar ben üretimime devam edeceğim. Elimden geldiği kadar istihdamı arttırmakla görevliyim.
İbadetlerle aranız nasıl?
İbadet bu işte. En büyük ibadet bu. Müslüman bir insanız, inançlı bir insanız. Üzerimize düşen vazifeleri de yapmaya devam edeceğiz.
Kur’an okumayı biliyor musunuz?
Tabii. Hem küçük yaştan. Benim amcam hafızdı. Hacı Fahri Kiğılı. 1955 senesinde Çemberlitaş’taki Atikali Paşa camisinin imamıydı. Mesela Taşlıtarla’daki Dörtyol camisini benim amcam yaptırmıştır.
FUTBOL VE HİZMETE ADANMIŞ BİR HAYAT
Abdullah Kiğılı, tekstil dışında nelerle ilgilenir?
Hocam, ben yalnız kendi işimi yapıyorum. Başka hiçbir şey yapmam. Fakat hobilerim var benim. Benim hayatım spor. Bu ülkeye 30-40 yıldan beri her kademede hizmet ettim. Güreş, futbol, tenis, kayak. Türkiye futbol federasyonu Başkanlığı’na kadar yaptım. Güreş Federasyonu Başkanlığı’nı da yaptım. Rahmetli Turgut Özal’ın yanında 6 yıl siyaset yaptım. Fenerbahçeliyim. Şu an yönetimde değiliz ama sayın Aziz Yıldırım’ın yakınıyız, dostuyuz.
TRABZONSPOR ESKİ GÜNLERİNE DÖNECEK
Konuşurken 3 büyük dediniz, Trabzon dahil değil mi?
Tabii üç büyükler diyorum ama Trabzon’un Türk futboluna yapmış olduğu hizmet çok büyük. Nuri Bey (Nuri Albayrak) de bugün yapmış olduğu görevle, her ne kadar kendisini zora attı, sıkıntıya soktu ama sonuç olarak takım sevgisi bu. En kısa zamanda Trabzonspor’un eski günlerine döneceğine ve şampiyonluğun peşinde koşacağına Nuri Bey’i tanıdığımdan dolayı inancım sonsuz.