Kürtlerin temeli İslam dini

Bölücü terör örgütü PKK militanlarının en çok beğendikleri dinî önderin “Zerdüşt ve Hazret-i İsa” çıkmasıyla ilgili tartışmalar devam ediyor.

Bunu da Kürt aydınının temelinde medrese kültürü olmasına bağlıyor. Bölgede İslam’ın birleştirici bir unsur olduğuna dikkat çekiyor. Kaya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Avustralya seyahati sırasında dile getirdiği “Din Türkiye’nin çimentosudur.” sözlerine destek veriyor. Bu görüşün bir Türkiye realitesi olduğunu kaydeden Kaya, “Bugün Türkiye’de onca şeye rağmen bir iç savaş çıkmıyorsa bunu İslam dinine borçluyuz. Başka ülkelere bakın, farklı dinlerden milletlerin birbirini yediğini görürsünüz.” dedi. Her sayılarında arka kapakta çeşitli Kürt şairlere ait portreler yayınladıklarını ve bunların genellikle dindar kişiliklerden oluştuğunu vurgulayan Ferzende Kaya, şöyle devam ediyor: “Bunun nedeni de medrese geleneğinin Kürt tarihinde çok önemli bir yeri olması. Özellikle Osmanlı ve öncesindeki Kürdistan olarak anılan coğrafyada medreseler çok yaygın. Şimdiki üniversitelerin ders programından çok daha ileri seviyede ders programlarının okutulduğunu görüp çok şaşırıyoruz. Daha o zamanlardan estetik okutulmuş, astroloji okutulmuş medreselerde. Tabii ki medreselerin bir yönü de din eğitimine bakıyor. Bu yüzden hem yakın tarihimizde, hem de öncesinde Kürt aydınlarının tamamı medrese kökenlidir. Bunlar hem İslam kültürü almıştır hem de Arapça, Farsça gibi Ortadoğu dillerine hakim çok ilginç kişilikler. Kürt gençliği 1980 sonrası ağırlıklı olarak sol hareketler içinde yer aldığı için bunların çoğundan bihaber ya da ilgisiz.”

Esmer dergisi 80’in üzerinde yazar, çizer ve şairden oluşan bir kadroya sahip. Yazar kadrosunun tamamı Kürt değil. Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Ali Nesin, Muhsin Kızılkaya, Ahmet Tulgar, Ragıp Duran, Şeyhmus Diken, Ahmet Kahraman, Coşkun Aral, İsmail Beşikçi, Cezmi Ersöz, Mehmet Esen gibi isimler Esmer için makaleler kaleme alıyor. İçlerinde Türkçeyi çok iyi kullanan Feyza Hepçilingirler gibi edebiyatçılar da var. Karadenizli yazarların yanı sıra Tim Davis isimli bir İngiliz, “İstanbul’da bir İngiliz” başlıklı bir köşe yazıyor. Esmer’in Genel Yayın Yönetmeni Ferzende Kaya daha önceki yıllarda Leman grubu ile beraber Öküz, Yeni Harman, Kaçak Yayın, Hayvan gibi dergileri çıkardı. Daha sonra Esmer’i kurdu. Kürt sorununa farklı bir yaklaşım tarzı sergiliyor.

Kürtler, kendilerini ifade edemiyor

Ferzende Kaya, Kürtler hakkındaki klasik tipolojiyi yıkmak istediklerini anlatıyor. Çizilen profilin Kürt imajını olumsuz etkilediğini belirten Kaya, “Bütün Kürtler, siyasidir, çirkindir, eğitimsizdir, eziktir, militandır, solcudur, tabuları vardır, âşık olamaz, sağcı olamaz, dindar olamaz şeklinde bir profil söz konusu. Bu portre herkesin kafasına yerleşmiş. Böyle olmayan Kürt bile kendisini Kürt kabul etmiyor. Biz bunu yıkmak istiyoruz. Mehmet Ali Erbil’i, Hülya Avşar’ı kapak yaptık. ‘Bir Kürt dergisi Hülya Avşar’ı nasıl kapak yapar?’ dediler. Kürtler bir halk. Bu halkın sınıfları da olacak doğal olarak. Burjuvazisi, sosyetesi, sanat camiası olacak. Magazini olacak… Ayrıca ünlü isimler bizde çıkmak da istiyor. Örneğin Hülya Avşar, Kürtlük konusunda İbrahim Tatlıses’e nazaran daha komplekssizdi. Onlar magazin basınından sıkılmış. Biz kültür sanat dergisiyiz. Bizimle konuşmak hoşlarına gidiyor.” ifadelerini kullanıyor.

Demokratikleşme sorunu var

Kürt sorununun Türkiye’deki birçok sorunla bağlantılı şekilde çözülebileceğine inanan Esmer dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Ferzende Kaya, “Türkiye’de bir demokratikleşme sorunu var. Ne zaman türban sorununu çözersek Kürt sorununu da çözebileceğiz. Başkasına tahammül etme, onu içimize sindirebilme sorununu çözebilirsek onu da çözebileceğiz. Hakikaten Kürtçe konuşana ceza kesilmiş bu ülkede.” diyor. Türkiye’deki sorunların birbirleriyle bağlantısı bulunduğunu ve ülkenin sorunlu olmasını isteyen, bundan rant elde eden birtakım güçlerin varlığına dikkati çeken Kaya sözlerini şöyle tamamlıyor: “Kimdir bilmiyorum bunlar. Kürt sorununun da bu temelde var olmasını istiyorlar. Türkiye’nin demokratikleşmesine bütüncül bakabilmek lazım. Başörtüsü sorununu çözebilirsek Kürt sorununu da çözeceğiz. 8 Mart 2005’te Dünya Kadınlar Günü’nde kadın haklarını savunmak için o meydana gidip polis tarafından yediği dayak nedeniyle kolu kırılan birini tanıyorum. Bu kişi her gün evinde karısını fena dövüyor. Aydınların sorunlara yaklaşımı işte bu ne yazık ki. Sağı da solu da. Demokratikleşmeyi savunan siyasî partilerimizin hiçbiri demokrat değil.”