Şimdi kendisi gerçeği öğrendiği için vicdan azabı çekiyorum. Bunu size söylemek zorundayım’ sözlerinin ardından çocuklarını aramaya başladı.
Garip telefonlarla şaşkına dönen ailenin tek isteği; eğer telefondaki kişilerin söylediği iddialar gerçekse çocuklarını görmek.
Rize’nin Kalkandere ilçesinde oturan Harun (52) ve Hacer Çolak (50) çiftinin 4 Aralık 1979 yılında bir kız çocukları dünyaya geldi. Çolak ailesi, Saniye ismini verdikleri kızlarını rahatsızlığından dolayı tedavi için Ankara Sami Ulus Çocuk Hastanesi’ne götürdü. Hastanede küveze konulan çocuk tedavi altına alındı.
Ailenin iddiasına göre, çocuklarının tedavisinin uzun sürmesi ve küvezde olmasından dolayı doktorlarında yönlendirmesi üzerine birkaç günlüğü memleketleri Rize’ye geldi. Ailenin memleketlerine gelmesinden 3 gün sonra hastaneden kendilerine çocuklarının öldüğüne dair bir telefon geldi.
Bu telefon üzerine Ankara’ya giden baba Harun Çolak, tüm araştırmalarına rağmen hastanede ne çocuğunun cesedine nede ona ait bir evraka rastlayamadı. Çolak’ın iddiasına göre yetkililer, ‘çocuklarının öldüğünü ve belediye tarafından gömüldüğünü’ söyledi.
Tüm uğraşlarına rağmen çocuğuna dair bir ize rastlamayan baba Çolak, memleketinin yolunu tuttu. Çolak, çocuğu öldüğü için de 10 Mayıs 1980 tarihinde Nüfus Müdürlüğü’ne çocuğunun ölüm bildirimini yapmış.
Tam 25 yıl çocuklarının öldüğü düşüncesi ile yaşayan Çolak ailesi, geçtiğimiz yıl gelen bir telefon ile şaşkına dönmüş. Telefonda kendisini doktor olarak tanıtan kişi, ‘Çocuğunuz ölmedi. O zaman bir aileye satıldı. Şimdi kendisi gerçeği öğrendiği için vicdan azabı çekiyorum. Bunu size söylemek zorundayım’ dedi.
Kim olduğu ve nereden aradığı bilinmeyen şahıs, Çolak ailesine kızlarının ölmediğini ve yaşadığını söylüyordu. Öldü bildikleri kızlarının yıllar sonra yaşadığı haberi ile şok olan Çolak ailesi, şimdi gerçeğin gün yüzüne çıkmasını istiyor.
‘Tek isteğim çocuğumu sağ mı ölümü onu öğrenmek ve eğer yaşıyorsa onu görmek’ diyen baba Harun Çolak, başından geçenleri şöyle anlattı; “1979 yılında dünyaya gelen kızımız rahatsız olduğu için 4 Aralık 1979 tarihinde Nüfus Cüzdanı’nı çıkarttım ve Ankara’ya doktora götürdüm. Çocuğumuz Ankara Sami Ulus Çocuk Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Küvezde olan çocuğum burada birkaç ay tedavi gördü. Hastaneden taburcu edilmesine 15-20 gün kalmıştı. Bu süre zarfında çocuk küvezde olduğu için doktorlar sürekli bize memleketimize gitmemizi, daha sonra gelip çocuğu almamızı söyledi. Biz de bunun üzerine birkaç günlüğüne Rize’ye geldik. Rize’ye gelişimizin üçüncü günü bize çocuğumuzun öldüğüne dair telefon geldi. Ben de hemen Ankara’ya gittim. Fakat hastaneye varınca çocuğumun ne cesedini ne de ona ait hiç bir şey bulamadım. Yetkililer bana, çocuğumun belediye tarafından bütün eşyaları ile birlikte gömüldüğünü söyledi. Ben de bir sonuç alamayınca çaresiz memleketime geri döndüm. Daha sonraki yıllarda da birkaç kez araştırmaya çalıştım ama bir sonuç alamadım.”
Gelen telefonlardan sonra çocuğunun yaşadığına inanmaya başladığını kaydeden baba Çolak, “Benim tek isteğim; çocuğum sağ mı ölü mü bunu öğrenmek ve eğer sağ ise onu görmek. Bu telefonlardan sonra geceleri uyku uyuyamaz oldum.” diye konuştu.
Kendi cep telefonunu gizli numaradan arayan kişinin çocuğunun yaşadığını söylediğini belirten baba Çolak, şahsın kendisinden kimlik bilgilerini istediğini ve başka da bir şey söylemeden telefonu kapattığını belirtti.
Çocuklarının yaşadığına dair telefonun ilk kez kendisine geldiğini söyleyen anne Hacer Çolak, “Bir gün gizli bir numaradan birisi cep telefonumu aradı. Kendisinin doktor olduğunu, çocuğumuzun ölmediğini söyledi. O zaman zengin bir aileye satıldığı, kendisine çok iyi bakıldığını ve şimdi bu gerçeği kızın da öğrendiğini, vicdan azabı çektiği için bunu söylemek zorunda kaldığını söyledi.” şeklinde konuştu.
Bu telefonların zaman zaman gelmeye devam ettiğini belirten Çolak, arayanların kim olduklarını söylemediğini, bazen bayan bazen de bir erkeğin aradığını ifade etti.
Yaşanan gelişmelerin ardından şaşkına döndüğünü belirten anne Çolak, “Şimdi çocuğumun yaşadığına inanmaya başladım. Çoğumu bulmak için elimden geleni yapacağım ama ne yapacağımı da bilemez bir haldeyim.” dedi.
Çolak, garip telefonların ardından Rize’den de bazı tanıdıklarının bir televizyon programın katılan bir kız çocuğunun Çolak ailesini tarif ederek, ‘annem babam beni satmış’ şeklinde ifadeler kullandığı söylediklerini ifade etti.
Telefonların ardında çevresinden de bunları duyunca çocuğunun yaşadığına inanmaya başladığın söyleyen anne Çolak, “Kızımı bulup gerçekleri ona anlatmak istiyorum. Bir anne baba kızını satar mı?” diye konuştu.
Çolak ailesinin Saniye’nin dışında 2 çocuğu daha bulunuyor.