‘Polisten umudumu kestim kendi işimi kendim gördüm’

Meclis Töre ve Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Fatma Şahin, Karadenizde ziyaret ettiği cezaevinde bir kadın mahkumla ilginç diyaloglar yaşadığını söyledi.

Kadın, ‘polisten umudumu kestim, kendi işimi kendim gördüm’ dedi” diye konuştu.
Şahin, kadına karşı şiddetin önlenmesinde karakol, hastane ve mahkemelerde konuyla ilgili özel eğitim görmüş, aralarında psikolog ve sosyologların da bulunduğu özel birimlerin oluşturulması gerektiğine dikkat çekti. Şahin, bu konuda önerilerinin yer aldığı bir raporu da Meclis Başkanı’na sunacaklarını ifade etti.

Meclis Töre ve Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Fatma Şahin, CİHAN’a yaptığı açıklamada Komisyonu’nun çalışmaları ve yurt genelinde yaptığı saha araştırmaları hakkında bilgi verdi. Çalışmalarının ilk adımında, Jandarma, Adalet Bakanlığı ve Emniyet’ten son beş yılda hangi şehirlerde hangi suçların daha fazla yaşandığı yönünde istatistiki bilgileri topladıklarını aktaran Şahin, “Bu konuda bazı sivil toplum kuruluşlarının lokal olarak yaptığı araştırmalar dışında hiçbir çalışma yoktu. Bu anlamda yaptığımızı çok önemsiyorum” dedi. Yapılan araştırmada, Karadeniz bölgesinde de töre ve namus cinayetlerinden ötürü mahkum olanların sayısının azımsanamayacak kadar çok olduğunu gördüklerini vurgulayan Şahin, “Biz bu komisyona başlamadan, Karadeniz’de töre ve namus cinayetleri, kadına karşı şiddetle ilgili çok bariz bir şey olduğunu düşünmüyorduk. Ancak istatistiklerde Karadeniz çıkınca, Karadeniz’e de gittik. Her gittiğimiz yerde, hapishaneler, kadın sığınma evleri, töre cinayetinde kurban gitmiş, intihar eden kişilerin aileleri ile görüştük. Çünkü onların söyleyecekleri bizim için çok önemliydi” diye konuştu.

Türkiye’de kadına yönelik şiddetin yalnızca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya indirgenmesinin yanlış olacağını vurgulayan Şahin şöyle devam etti: “Ama öyle bir şey ki, özellikle Karadeniz’e gittiğimizde, bu komisyon buraya neden geldi, bizde öyle bir şey yok diye bir savunma mekanizması çalıştırıldı. Bunu çalıştırırken, devletin kurum ve kuruluşları da bunu yaptı. STK lar bile, ya aslında bizde böyle şeyler yok, bizde hafif şiddet var diyorlar. Ama cezaevlerinde çok ciddi anlamda namus cinayetinden yatan erkekler var. Bu nasıl iş deniyor o zaman. Çünkü hepsi Karadeniz doğumlu. Doğu ve Güneydoğu dan gelip, orada cinayet işleyen kimseler de yok. Çok kapalıyız, konuşmuyoruz, bizde yokmuş gibi sürekli savunma mekanizmasını çalıştırıyor ve problemleri iteliyoruz. Hep Doğu ve Güneydoğu deniyor. Karadeniz’de yaşananlar ise daha fazla değil ama daha az da değil”

“POLİSTEN UMUDUMU KESTİM, KENDİ İŞİMİ KENDİM GÖRDÜM”

Fatma Şahin, bölgeye gittiklerinde cezaevlerinde kalan kadınlarla görüşmelerinde oldukça ilginç diyaloglar da yaşandığını dile getirdi. Şahin, bu diyaloglardan birini şu sözlerle aktardı: “Mesela, Karadeniz’de gittiğimiz bir cezaevinde bir kadın, aşırı alkolden ve dayakdan dolayı sürekli polise gidip geldiğini fakat poliste her seferinde ne yaptında sen dayak yedin bakış açısı ile karşılaştığını söyledi. ‘polisten umudumu kestim, kendi işimi kendim gördüm’ dedi. Yani burada dikkat edilmesi gereken şeyler var, yapılması gereken işler var. Fakat çözümsüz de değil. Bir an önce tedbirlerin alınması gerekiyor”

Türkiye’de üst üste yaşanan ekonomik krizlerin şiddetin artmasında önemli bir unsur olduğuna işaret eden Şahin, en büyük sıkıntının ekonomik kalkınma, bölgeler arası gelişmişlik farkı ve beraberinde yaşanan eğitimsizlik, sağlık problemleri olduğunu kaydetti. Bütün bunları bir risk olarak nitelendiren Şahin, “Bu riskler birleştiği zamanki çıkmazlar şiddeti doğuruyor. Yani insanın aklı midesinde olursa, evine ekmek getiremezse, bu çarkı döndüremezse, bu çıkmaz onda psikolojikman bir sıkıntı yaratıyor. Şiddet güçsüzlüğün bir belirtisi. Başka bir alternatif yol bulamadığı için kendine göre başka bir yol bulamadığından şiddeti uygulamak zorunda kalıyor.” dedi.

Şiddeti uygulayanların hemen sonrasında korkunç bir pişmanlık ve yalnızlık duyduğunu ifade eden Şahin, bu gerçekten yola çıkarak sorunların tespiti ve çözümü noktasında önemli veriler yakaladıklarının altını çizdi.

Şahin, şiddetin önlenmesi için herkesin kendi içinde bir şeyler yapma gayreti gösterdiğini ancak uygulamada birimler arasında koordinasyon eksikliği yaşandığını dile getirdi. Şahin, “Zincirin halkalarını tamamlamadığınız zaman sonuca ulaşamıyorsunuz. Biz o çalışma sonunda bir koordinasyon şeması, bir organizasyon şeması hazırladık. İnşallah önümüzdeki hafta sayın Başkana teslim ettikten sonra bu konuda ilgili bakanlıkları bire bir takip edeceğiz. Hangi bakanlığa nasıl bir iş düşüyor, nasıl bir koordinasyonla bu işlem yapılacaksa bunun mücadelesini vereceğiz” şeklinde konuştu.

“KADIN, KOCAN SENİ DÖVERDE SEVERDE DİYEN BİR POLİSTEN ÇÖZÜM BULAMIYOR”

Fatma Şahin, bu noktada en büyük görevin kolluk kuvvetlerine düştüğünü aktardı. Polise şiddete maruz kaldığı için giden kadınların, ‘kocan seni severde döverde’ anlayışı ile karşılaştığında bir çözüm üretemediklerini anlatan Şahin, hizmet içi eğitimin önemine dikkat çekti. Şahin, söz konusu birimlerde, kadına karşı şiddetle ilgili özel ihtisaslaşmış, içerisinde sosyolog ve psikologların da olduğu birimler kurulmasını önerdi.

Mahkemelere intikal etmiş olaylarda hakimlerin, davaya erkek bakış açısı ile bakabildiğini söyleyen Şahin, “Kadını anlaması gerektiği noktalarda çok anlayamıyor ve davanın sonucunu o bakış açısı çok etkiliyor. Ama şimdi ihtisas mahkemeleri kurulunca, evli erkeklerin olması, bekar erkeklerin kesinlikle o süreçte olmaması ve mümkünse kadın hakimlerin orada görev yapması yönünde bir eyilim başladı. Biz aynı zamanda çocuğun korunması kanununu da çıkardık. Adalet Bakanlığı’nda da, son çıkan yasal düzenlemeleri anlatmak için hızlı bir eğitim süreci yaşanıyor. Bunlar çok önemli. Adaleti, yerinde zamanında ve doğru veremediğiniz zaman hiçbir şey yapamazsınız” şeklinde konuştu.

Türkiye’de 1997 yılında Ailenin Korunması Yasası’nın çıkartıldığını hatırlatan Şahin, ancak aradan geçen bunca zamana rağmen bazı olaylarda söz konusu yasanın işletilmesi gerekirken, TCK’nın darp, yaralama ile ilgili maddelerinini uygulandığını belirterek, “Halbuki orada Ailenin Korunması Kanunu uygulanması gerekiyor” dedi.

“HASTANELERİN ACİLLERİNDE DE ÖZEL BİRİMLER KURULMALI”

Fatma Şahin, söz konusu birimlerin hastane bünyesinde kurulması geretiğine de dikkat çekti. Acillerde yaralamadan dolayı yapılan fiziksel müdehalenin yeterli olmadığını aktaran Şahin şunları dile getirdi: “Acillerde, dayak yiyen birinin arka planında ne olup ne bittiğini tutan bir tutanak olması gerekiyor.Burada bir rehabilitasyon gerekiyor, ya da herkesin hikayesi başka olduğu için onun tekrar o eve dönmemesi gerekiyor. Yani bu işte ihtisas almış, eğitimli kişilerin olaya müdehale etmesi lazım” dedi.