Tanzanya, Afrika kıtasındaki Arap olmayan İslam ülkelerinden biridir. Tanzanya'da Müslümanlar ülkenin asıl sahipleri olarak yaşarlar. Kendilerine has adetleri, gelenek ve görenekleri vardır. Dini ibadetlerini tam bir özgürlük içinde yerine getirirler. Mübarek Ramazan'ın bu ülkede Afrika'ya has özel bir görüntüsü vardır.
İslam'ın Tanzanya bölgesine girişi, ticaret amacıyla bölgeye gelen Müslümanlar eliyle olmuştur. Bölge halkının Müslümanların yaşadıkları yerlere düzenledikleri seferler de onların yüce İslam dini ile tanışmalarını, daha sonra da ülkelerine geri dönüp İslam'ı yaymalarını sağlamıştır.
Tanzanya'da iftar hazırlığı…
Tanzanya'daki İslam toplumu birbirine bağlı ve İslam dininin öğretilerini koruyan bir toplumdur. En başta Ramazan ayı olmak üzere dini münasebetlere özel önem verirler.
Tanzanyalılar, Ramazan ayına girerken bu ayın şanına layık bir hazırlık yaparlar ve bu hazırlıklara Şaban ayının ortalarından itibaren başlarlar. Cadde ve sokakları, işyerlerini ve camileri ışıklandırırlar. Aileler arası ziyaretler ve yardımlaşmalar sıklaşır.
Tanzanya Müslümanları oruç tutmaya çok küçük itibaren başlarlar. Ramazan aynında gündüzleri açıkça yemek yemeyi en büyük günahlardan sayarlar. Oruç saatlerinde tüm lokantalar kapatılır ve ancak iftarla birlikte kapılarını müşterilere açarlar.
Tanzanya'da Ramazan özellikle Ramazan ayında yapılan bazı yemekler vardır. Hurma ve pirinçle yapılan yemekler bunların en önemlileridir. Okyanusa bakan sahillerinde avladıkları balıklar ve sebze yemekleri de Ramazan sofralarına zenginlik katar.
Doğu Afrika'da Hint Okyanusu kıyısında bir ülke olan Tanzanya'nın yasal başkenti Dodoma'dır. Eski ve doğal başkenti ise ülkenin en büyük kenti olan Darusselam'dır. 945.087 km² yüzölçüme sahip Tanzanya'nın 2004 yılı tahminlerine göre nüfusu 36.766.356'dır.
Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti, Nisan 1964'te Tanganika ve Zengibar adlı iki bağımsız devletin birleşmesinden meydana gelmiştir. Resmi dili İngilizce ve Swahili'dir. Resmi para birimi Tanzanya Şilini olan ülkede İslamiyet (%70), Hıristiyanlık ve Putperestlik dinleri yaygındır.
Tanzanya'nın doğusunda Hint Okyanusu, kuzeyinde Kenya ve Uganda, batısında Raunda, Burundi ve Kongo, güneyinde Zambiya, Malavi ve Mozambik yer almaktadır.
Asuman Kalufya'nın Tanzanya hatırası
Asuman Kalufya Tanzanya'da…
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu Asuman Kalufya Tanzanya'da Ramazan'ı bakın nasıl anlatır:
"Burada Ramazan Türkiye'de geçirdiğim Ramazanlardan biraz farklı. Memlekette "Nerede o eski Ramazanlar?" deyip andığımız Ramazanlara benzer bir hava içerisinde yaşanır Ramazan ayı. Ramazan'ın bereketi evleri, mescitleri, gönülleri dolduruverir bir anda. Zaten sahip oldukları hemen her şeyi paylaşan Tanzanya Müslümanı evini, aşını daha bir fazla paylaşır birbiriyle Ramazan'da. Müslümanlar öylesine önem verir ki oruç ve Ramazan'a, dokuz yaş ve üzerindekilerin hemen hepsi Ramazan orucunu eda ederler. Okullarda oruç tutan çocuklar için spor derslerine katılmama, yorulup, acıkıp, susayan öğrencilerin istirahatına müsaade etme gibi kolaylıklar tanınır. Bu mübarek ay, ülkenin gayrimüslimlerince de bilinip, gözlenir. Zira onun bereketi gayrimüslimlere de yansır. Adeta oruç ve ramazan kültürün bir parçasını oluşturur. İsimleri Ramazan, Sauvm (oruç), Rızk olan pek çok Müslüman var. Ramazan ayının başlangıcı ve bitiminde Ay'ın konumu gözlenir. Hilal görülünceye kadar akşamları heyecan ve coşkuyla beklenir. Hilali görenler hemen diğerlerine müjdelerler.
Ramazanla birlikte akşamları teravih namazlarıyla dolup taşan camilerden yükselen Kuran sedaları, geç saatlere kadar devam eder. Gece sahur vaktinde de yine Kuran sedalarıyla uyanır insan. Sabah namazına kadar camilerde okunan Kuranlar rahatlıkla evlerden dinlenebilir. Burada toplumsal hoşgörünün en güzel örneği sergilenir aynı zamanda. Ramazan geceleri camilerde mikrofon eşliğinde kılınan namazlar ve okunan Kuranlar civar mahallelerde işitilir. Bazen bütün bir gece sabaha kadar devamlı mikrofondan Kuran okunur. Müslim veya gayrimüslim biri çıkıp rahatsız olduğunu, sesten uyuyamadığını falan söylemez. Bizim memleketimizde günde sadece beş kez okunan ezandan rahatsızlık duyanlara inat, burada ezandan ve sabahlara kadar okunan Kuran'dan rahatsızlık beyan eden bulunmaz. Burada her namaz vakti girince birinci ezan, ardından cemaate davet için ikinci ezan okunur. Dolayısıyla her namaz vakti için iki kez ezan okunmuş olur. Sadece ezanlar değil, namazda okunan sureler, tesbihler ve dualar da etraftan işitilir.
Namazın cemaatle mescitlerde kılınması sünnetine çok sıkı bağlıdır Müslümanlar. Öyle ki, cemaate katılmayana fasık gözüyle bakan bile bulunur burada. Sadece erkekler değil hanımlar da cemaatlere katılır. Hatta sabah daha gün doğmadan evinden çıkıp sabah namazına, akşam karanlığında yatsı namazına hazırlanıp mescide giden hanımlar vardır. Cami cemaatlerinin müdavimleri Ramazan ayında bir misli daha artar. Çocuklarını da giydirip, abdest aldırıp, elinden tutup camiye getirir Tanzanyalı Müslümanlar. Bizim de en büyük zevkimiz Ramazan akşamları iftardan sonra çoluk çocuk hazırlanıp camiye koşmak. Her akşam başka bir camide teravihe katılıp, Ramazan boyu camileri geziyoruz. Yeni yüzler, Müslümanlardan değişik insan manzaraları keşfedip, yeni cami arkadaşlıkları ediniyoruz. Bir de Sevahili dilinde yapılan vaazları can kulağıyla dinleyip anlamaya çalışıyor, farklı kıraatlardan hoş sedalı Kuran aşırları dinliyoruz. Rahmetin gökyüzünü kapladığı, gönüllerimizin feyiz ve muhabbetle dolup taştığı namazların sonunda dualara hep birlikte amin derken, din-i İslam-ı mübinin yüceliğini, kıtaları, ırkları, nesilleri birleştiren evrenselliğini müşahede ediyoruz. Siyahıyla, beyazıyla göğe, ama tek ve ortak Rahman'a açılan ellerle, tevhidi haykıran nefeslerin gücünü damarlarımızda hissediyoruz. Duaların bitiminde, hep birden tek bir yürek olup amin derken cemaatleşmedeki rahmeti, bereketi, feyzi yaşıyoruz. Ardından Müslüman kardeşlerimizle musafaha edip, salavatlaşıp evlerimize doğru ayrılırken İslam nimetine, Müslüman bir cemaat içinde bulunma nimetine şükrediyoruz.
Ramazan'ın son on gününü Kadir gecesini arayarak itikafta geçiriyor Müslümanların pek çoğu. Diğer sünnetler gibi bu sünnet de çok kuvvetle yaşanıyor Tanzanya'nın Müslüman muhitlerinde. İtikafa girecek olanlar hazırlanıp camilere yerleşiyorlar ve on gün boyunca orada kalıp sürekli ibadetle meşgul oluyorlar. Bizler de evlerimizde itikaftakilerin gece sabaha kadar cemaatle kıldıkları namazları dinliyor, yaptıkları ibadet ve dualarından şefaat ümit ederek onlara kalplerimizle iştirak ediyoruz. Bazıları evinde hazırladığı iftar yemeğinden camiye, itikaftakilere götürüyor. Son on günün her gecesi Kadir gecesidir ümidiyle gafletten uzak olmaya gayret edilerek, az yiyip az uyunarak, Kuran, sohbet, ilim ve sair ibadetlerle geçirilmeye çalışılıyor. Bu konuda Müslümanlar birbirlerine de teşvik edici oluyorlar. Böylece bizler de Ramazan'ın feyzini daha bir fazla idrak ediyor, bir ay boyunca adeta kendimizi kirlerden, dünyalık telaş ve anlamsız işlerden, boş ve gereksiz sözlerden arındırıp sadece O'na, bizi yaratan, kulu olduğumuz O Rahman'a yöneliyoruz. Keşke her ay Ramazan olsa ve keşke her Ramazan Tanzanya'nın sıcak bağrına yağan rahmet yağmuru gibi böylesine diriltici, böylesine kuvvetlendirici ve feyizli geçse.
İftar sofralarına gelince, ondaki farklılığı, bereketi ve lezzeti anlatmak düşüyor bana yaşadıklarımdan sonra. Efendimiz (sav)'in pek çok sünnetini yaşamlarının bir parçası haline getirmiş Tanzanyalı Müslümanın iftar sofrası da tam anlamıyla sünnete uygun. İftarda az ve hafif yiyip ibadete koşarak, sahurda ise şiddetli sıcak ve terleten nemli havada yaklaşık 13 saat aç ve susuz kalmaya dayanabilmek üzere daha kuvvetli yemeye özen gösteriyorlar. Zaten çoğunlukla iki öğün yemek yemeye alışık olan Tanzanyalı Müslümanlar açlık ve susuzluğa dayanıklı insanlar. Genellikle fakir halkın kahvaltısı yoktur. Gün ortasında birkaç lokma ve yatmadan önce de biraz mısır bulamacı ve fasulye, daha şanslılar ise pirinç pilavı ile et veya balıkla karınlarını doyuran insanların iftar sofraları da çok farklı değil. Genellikle "uji" dedikleri su ve mısır unu ile pişirilen çorba, tatlı patates veya kasava bitkisinin kökünden yapılan bulamaç ve tropikal toprakların en güzel nimeti olan meyveler, muz, mango, ananas, papaya ile kurulan iftar sofraları, fakir Tanzanyalının ziyafeti. İftar sofraları evlerin bahçesine veya avlusuna serilen hasır üzerine kurulur ve gelen geçen herkes de az çok demeden davet edilir. Azığı az, gönlü geniş Tanzanyalının iftar sofrası da böyle paylaşarak bereketlenir, ziyadeleşir. Tatlılı tuzlulu binbir yemekle donatılmış iftar masalarının aksine son derece sade, birkaç çeşit yiyecekle kurulan hasır üzeri iftarları, belki de en leziz ziyafetlerden daha lezzetli ve daha zevklidir burada. Galiba ben de buranın iftarlarına alıştım. Eskisi gibi tarhana çorbasını, yaprak dolmasını, yufka böreğini, zeytini ve de helvayı aramıyorum. Buradaki kardeşlerimle hemdem olunca onların yemek kültürüne ve ağız tadına alıştım zamanla. İftarda taze meyveler, okyanusun kızarmış iri balıkları ve baharatlı pilavlar, tarçınlı veya zencefilli çaylar damak tadım, Tanzanya soframın lezzetleri oldu şimdi. Bu Ramazan ben de bahçemdeki hasır üstünde ağırladım gün boyu oruç tutup akşam üzeri bana uğrayan sevgili arkadaşlarımı, beraber yudumladık çaylarımızı hurma eşliğinde Ramazan akşamlarında. Beraber kıldık aşk namazlarımızı, birleştirdik muhabbet dualarımızı bu Ramazan. Bu Ramazan bir başkaydı benim için. Yalnızlığımın, hasretlerimin, gönül denizimin dalgalarının doruğa yükseldiği bu günlerde, büyüklerimizin "Nerede o eski Ramazanlar?" dedikleri türden eskilere uzanan, feyiz, muhabbet, hasret, gariplik içinde hayatımın en özel, en güzel, en garip Ramazanıydı. Bir başkaydı bu Ramazan."
Dünya Bülteni