TBMM Başkanı Toptan, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasının laikliği tehlikeye düşüreceği endişelerine katılmadığını söyledi. Osmanlı'da üç semavî dinin bir arada yaşadığına dikkat çeken Toptan, "Türk toplumu kendine uygun laikliği asırlardır sürdürüyor." dedi
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Türkiye'deki laiklik anlayışı ve üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran Meclis düzenlemesi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Türk toplumunun kendisine uygun laiklik anlayışını asırlardan beri uyguladığını belirten Toptan, Osmanlı Devleti'nden örnekler verdi. Ortaköy'de 3 dinin sembolleri kilise, sinagog ve caminin yüzyıllardır yan yana durduğuna işaret eden Meclis Başkanı, Osmanlı'nın fethettiği topraklarda din özgürlüğüne ve din adamlarına dokunmadığını ifade etti. Laikliğin cumhuriyetle birlikte anayasa hükmü haline geldiğinin altını çizen Toptan, "İnsanımıza 'laiklik anlayışından vazgeç' deseniz de onu vazgeçiremezsiniz. Başka bir yönetim biçimi empoze etmeye kalksanız onu kabul ettiremezsiniz. Halkımızın laiklikle bir uzlaşmazlığı yoktur, uyum içerisindedir. Herkes emin olmalıdır ki cumhuriyetin kazanımlarından ve niteliklerinden hiç kimse ödün vermez, veremez." dedi. Başörtüsü meselesinin 'üniversite gençliğini böleceği' iddialarını da yersiz bulan Meclis Başkanı Toptan, gençlerin kendi aralarındaki sorunları medenice çözeceğine inandığını kaydet- ti. Toptan, "Onun için endişe etmeye gerek yok. Gençlerimiz sağduyuludur. Birbirlerini severler. Gençlerimiz arasında sorun çıkmaz." ifadelerini kullandı.
Meclis Başkanı, eşi Saime Toptan ile birlikte dün Tekirdağ'da ilköğretim okulu ve iş okulunun açılışına katıldı. Temasları sırasında gazetecilerin sorularını cevaplandıran Toptan, son dönemdeki laiklik tartışmalarını değerlendirdi. Köksal Toptan, farklı fikirleri normal bulurken, endişeleri saygıyla karşıladığını vurguladı. Toptan, bir gazetecinin "Yargıtay'a saldıranlar Başbakan'ımıza ve Cumhurbaşkanı'mıza şeriatla ilgili bir gönderme yaptı. Şeriatın hortlatılmasını isteyenler mi var?" sorusu üzerine, bu sözlerin mahkum olmuş bir sanığın beyanı olduğunu hatırlattı.
Ardından şu uyarıyı yaptı: "Onun beyanıyla 'Türkiye'de şeriat özleyenler var, Türkiye'ye şeriat gelecek' gibi bir varsayımla kendi kendimizi suçlarsak millet olarak kendimize haksızlık yapmış oluruz." TBMM Başkanı Toptan, Türkiye'nin doğal kaynakları bakımından çok zengin olmamasına rağmen bölgenin en zengin ve uygar ülkesi haline geldiğini kaydetti.
Ülkenin mevcut sistem sayesinde Avrupa Birliği (AB)'ne aday olduğunu anlatan Toptan, sözlerini şöyle sürdürdü: "O nedenle bizim artık gerilere dönmemiz mümkün değil. Bizim hedefimiz Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyinin üzeridir. Buraya çıkmak için de kendimize bir ölçü koymuşuz, çıtayı yükseltmişiz. Demişiz ki, 2023 yılında dünyanın 10 büyük ülkesinden biri olacağız. İşte biz her alanda bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Türkiye'nin her tarafına bilim yuvaları açılıyor. Gençlerimize, çocuklarımıza çağdaş uygarlık öğretiliyor. Böyle bir Türkiye'nin geriye dönmesi akıldan bile geçmez.'' Meclis Başkanı Toptan, "üniversite gençliğinin bölüneceği" iddialarını da yersiz buldu. Gençlerin kendi aralarındaki sorunları medenice çözeceğine inandığını açıklayan Toptan, "Onun için endişe etmeye gerek yok. Gençlerimiz sağduyuludur. Birbirlerini severler. Gençlerimiz arasında sorun çıkmaz." ifadelerini kullandı.
Köksal Toptan, bir gazetecinin "türban konusunun Avrupa ülkelerinde olumlu karşılanmadığını" söylemesi üzerine aksi görüşlerin de dile getirildiğini belirtti. Meseleyi büyütmekten yana olmadığını söyleyen Toptan, düzenlemenin henüz hukuki bir netlik kazanmadığını kaydetti. Toptan, "Sayın Cumhurbaşkanı'nın incelemesi var. Cumhurbaşkanı'mızın incelemesinden sonra onayladığı takdirde öyle anlaşılıyor ki Anayasa Mahkemesi, yargı denetimi söz konusu olacak. O nedenle bunları beklemek lazım.'' diye konuştu.
DTP milletvekillerinin söylemlerine de değinen Toptan, herkesin düşüncesini söylemesi gerektiğini vurguladı. Söz konusu vekillerin Parlamento çalışmalarından şikâyetçi olmadığını ifade eden Toptan, şu ölçüyü verdi: "Madem ayrı partilerde milletvekillerimiz var. Bu partinin söylediğini başka parti beğenmek zorunda değil, onu takdir etmek durumunda değil. Karşı düşünceler olacak. Zaten demokrasinin özü de o değil mi?"