Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'ın bugünkü köşesinde sert ifadelerle yüklendiği Ahmet Tezcan'dan jet yanıt geldi. Zaman yazarı Ahmet Tezcan, yaptığı açıklamayla Hakan'ın 'seni müfteri ilan ediyorum' dediği o yazıya aynı sertlikte bir cevap verdi.
Tezcan, Hakan'ın ithamlarına karşılık 'yaptıkların beni zerre kadar ilgilendirmiyor' derken "Şayet sen yalancı isen; Allah'ın Laneti senin üzerine olsun!" diye ekliyor.
İşte Ahmet Tezcan'ın o açıklaması:
Hayır dalağını dilime dolamayacağım
En ince ayrıntısına kadar biliyorum, birinci ağızlardan yaşanılanları aktarabilirim ama bunu yapmayacağım.
Yeni Aktüel Dergisi'ne verdiğin mülakatta, muhterem babanın müftü olduğunu saklayıp "emekli öğretmen" diyerek "piyasa tarafından onaylanma yaranma gayretin" dışında, bugüne kadar yapıp ettiklerinin zerresi beni ilgilendirmiyor.
Hedefimde sen yoksun.
Sen zaten yoksun!
28 Şubat sürecine dair tanıklıklar serisi içinde kendi tanıklığımı da anlattığım bahis içinde yer almışlığından dolayı ne ölçüde paniklediğini, paçalarından akan korkunun kokusundan anlıyorum.
O koku "bir şey olmak" adına yaşadığın hayat içinde alıştığın ve artık duyamaz hale geldiğin ruhunun kokusudur.
Tanıklığımı anlattığım ilk yazıdan günler sonra sorulardan kaçamayacağın noktada "Tamamen atmasyon" diyerek kendini çıkmaz sokağa soktun. "Her şeye rağmen" o yazıda sana kaçabilecek "arka kapı" bıraktığımı bile farketmedin. Korku ne kadar büyürse akıl o kadar küçülür.
Aklını alan gerçeğin yalan olduğunu söylemek seni kurtarır zannettin.
"Lainleşmek" senin için önemli olmayabilir ama benim için önemlidir.
"Yalancıya lanet olsun!" dedim, kendimi de bağladım!
O bahis kapanmıştı benim için. TGRT Haber televizyonunda Salih Tuna ve Rasim Ozan Kütahyalı'nın ısrarı ile sorulduğunda cevaplamak ve anlatmak durumunda kaldım.
Anlaşılan o ki korku aklını almış yine.
Ruhuna karşılık verilen köşede beni müfteri ve şerefsiz ilan etmişsin!
"SEN bir müfterisin Ahmet Tezcan!
Yalancının tekisin.
Çamurcusun.
Almışsın eline bir çamur, internet sitelerinden ve televizyon ekranlarından o çamuru bana bulaştırmaya çalışıyorsun.
Delilsiz, belgesiz, dayanaksız sallıyorsun da sallıyorsun.
Seni mahkemeye falan vermeyeceğim, buna değmezsin.
Sadece anlayabileceğin ve gayet alışık olduğun bir dille meydan okumakla yetineceğim:
“Seni iddianı ispata davet ediyorum. İspatlayamazsan şerefsizsin ve alçaksın”.
Demişsin!
Mahkemeye verebilirsin. Şehadet edecekler olacaktır. Senin gibi inkar çıkmazına sapmayacağını umduğum, çok iyi tanıdığın kişiler de olacaktır.
Fakat asıl ve mutlak delilimin, belgemin, asıl önemlisi dayanağımın ne olduğunu herkes kadar sen de çok iyi bilirsin!
Sana şerefsizsin demeyeceğim.
Alçaksın demeyeceğim!
Sana hakaret etmeyeceğim!
İçine düştüğün halde iken aldığın her nefes hiç bir kelimenin ifadeye yetmeyeceği bir hakarettir sana zaten!
Babanın hatırasına hürmeti öğreneceğin günü umut ve sabırla bekleyerek, son kez aynı şeyi tekrarlayacağım:
Müfteri isem, yazdıklarım yalan ise, ben şerefsiz olduğumu kabul ederim, Allah'ın Laneti üzerime olsun!
Şayet sen yalancı isen; Allah'ın Laneti senin üzerine olsun!
Umudum odur ki; bu kavramlar senin için bir anlam ifade eder de hem sen kazanırsın hem ben kazanırım!