Kadın Neden İnat Ediyor?

Gün geçmiyor ki yeni bir kadına şiddet vakası duyulmasın, görülmesin. Maalesef en yaygın şiddet biçimlerinden olan 'kadına ve çocuğa şiddet', toplumun sıklıkla kabuk bağlayan ve kabuğu koparıldıkça daha da kanayan yarası halini aldı. Ailede güç sahibi olan birey yani erkek, yani eş ve baba, kendisinden daha güçsüz olan kadını ve çocuğu gücü altında eziyor. Psikologlar, sosyologlar sıklıkla tartışma programlarında nedenlerini, nasıl önlenebileceğini konuşuyorlar. Ana haber bültenleri şiddet gören kadınların dramıyla katlanılamaz bir hale geliyor. İç acıtan sahneler izliyor, hikayeler dinliyoruz. Bu durumla yakınen tanışan bir meslek grubu daha var; aile terapistleri ve cinsel terapistler. 

"Kadının şiddet görmesi büyük dram fakat bunu içine sindirmeye başlaması ve kabullenme sürecini ısrarla hızlandırması daha büyük bir dram. Toplumca bunu empoze etmişiz yıllarca. Kadın yani dişi kuş yuvayı yapmakla kalmayacak, yıkılmasına da mani olacak. Bir yuvayı kurtarmaktır aldı gidiyor. Yuva dediğin kaç kişilik bir şey ki zaten? Kimden kurtarıyorsun yuvanı? Soramıyorsun, anlaman ve çözmen gerekiyor. Maalesef yuvaların karşılıklı çabayla kurtarılması gerektiğini yerleştiremiyoruz kadın kalbine ve beynine. Bunda toplum suçsuz sayılamaz. Yani masum değiliz hiçbirimiz! Bizim de isteğimiz bütün ailelerin kurulduğu günden daha güzel devam etmesi. Fakat şiddet görüp yine de bir yuvayı ayakta tutmak isteyen kadının içinde bulunduğu zor durum çoğu zaman terapi gerektiriyor. Ciddiye almak gerek."

 'Şiddet sadece dövmek değil. Türlü biçimi var, bunun bilinmesi şart.' diyerek aslında toplumun bilgisizlik gibi görünen duygusuzluğuna da dikkat çekiyor. Ve şiddet kapsamına giren davranışlar var.

"Maalesef şiddetin sadece dövmek olduğu zannediliyor, bu zamanda hala bu yanılgının içindeyiz. Oysa kadını küçük görmek, ona aşağılayıcı adlar takmak gibi kadını küçük düşüren hareket ve sözler, kadının çalışmasına izin verilmemesi, kadının elinden maaşının alınması, ona az para verilmesi ve ona verilen paranın sürekli olarak hesabının sorulması ve kadının ekonomik yönden bağımlı hissetmesini sağlayacak her türlü davranış, cinsel (tecavüz, taciz, evlilik içi tecavüz, ensest vb.) ve fiziksel (kadının bedenine yönelik her türden zarar verici davranış) şiddettir, aksi düşünülemez. Oysa bugün sosyal konumu herhangi bir fark oluşturmaksızın fiziksel şiddete rağmen evliliğini kurtarmak konusunda ısrar eden kadınlarımız var. Yani bu durum, bu mutsuzluk hali her zaman maddi engellerle sürdürülmüyor. Kliniğimizde öyle şiddet vakalarına tanık oluyoruz ki, öyle yaraları onarmaya çalışıyoruz ki her evde ayrı dram yaşanıyor dersek yalan olmaz. Kadınlar şiddeti içselleştirmeye meylediyorlar. Bu savaşı kaybetmemeliyiz diye bakıyorlar. Kocayı başka kadına bırakmamalıyız, çocukları babasız büyütmemeliyiz, kocamızdan vazgeçen biz olmamalıyız, onun vazgeçmesine de izin vermemeliyiz. Elbette bütün evlilikler için umut vardır. Ama hayatımızdan önemli bir evlilik yoktur. Şiddet görüyorsak ve bu değiştirilemiyorsa kurtarılacak ne var, kol mu bacak mı dudak mı kafa mı? Yok, onları da patlatıyor kırıyorlar."

Kadınların şiddeti içselleştirmeli, bunun kadınlarca mantıklı bulunan gerekçeleri de şunlar:

"Biz Anadan Böyle Gördük"

Evet en önemli etkenlerden biri bu. Kadın annesinden böyle görmüş. Çünkü aile yaşantımıza taşıdığımız pek çok şeyi evliliğimiz öncesindeki ailemizden alır yeni evimize götürürüz. Annesi boyun eğen kadın, boyun eğmeyi normal bir davranış olarak sayar. Her evde yaşanan bir şey olduğunu düşünür şiddetin. Üstelik ne fazlası vardır ki anasından, o da şiddetiyle yaşamayı öğrenir, buna inanır. Acıklı değil mi…

"Koca bu, sever de döver de"

Sevildiği için dövüldüğüne inanan kadın, içimi acıtıyor. Sevmenin böyle bir şey olmadığını anlatmakta güçlük çekiyorsunuz. Çünkü çoğu zaman aslının öyle olmadığını o da biliyor. Ama bilirse yıkılacak; ayakta kalmak istiyor. Kocasının sevmek ve dövmek eylemleri arasında dilediğince tercih yapabileceğine inanan kadının sınavı çok ağır. Düşünün ki kadın kocasının tecavüzünü tecavüz olarak görmüyor. Koca istediği zaman cinsel ilişkiye girebilecek kişi çünkü onun gözünde. Bu,  derinlere inildiğinde ciddi travmalara yol açıyor oysa. Kadına bir koca modeli çizilmiş ve cinsel ilişkinin her türlüsü onun içinde var. Alın size 'şiddete evet'in en açık hali!

Baskıcı Aile Modelinin Mahsulü!

Aile içi iletişim faktörleri de şiddetin kanıksanmasına neden olabiliyor. Duygusal açıdan katı özellikler taşıyan, çocuğu pasifleştiren, aşağılayan, eleştiren, anne ve babanın koyduğu kurallardan çıkamayan, çıktığında şiddetle cezalandıran, çocuğun isteklerini göz ardı eden, kendisi için yapılan iyiliklerin söylenerek anne ve babaya borçlu hissettirilen bir şekilde yetiştirilmiş kız çocukları şiddete karşı koyamayabiliyor. Dahası kendi çocuklarını da böyle yetiştiriyorlar. Bunu çözmek zor oluyor ama elbette mümkün.

Kendini 'Kurban' Olarak Görme Hali

Bazı kadınlar yetişme koşullarından dolayı kendilerini iyi şeyleri hak etmeyen, acı çekmeye layık ve de mahkum , özgüvensiz birer kurban olarak görmeye meyillidirler. Bu rolü kabullendikten sonra da şiddet gören olarak kendilerini şiddetin esas sorumlusu olarak da görürler. Saldırgan kocanın sorumluluğunu üstlenirler. Çünkü hak etmişlerdir ve böyle yaşamaya mahkumdurlar. Ayrıca  kadının kişilik yapısı da şiddete karşı tavrını belirler. Mazoşistik, depresif veya bağımlı kişilik yapılarıyla; etrafa 'ben öyle acılar çekiyorum ki bunu benden başka kimse çekemez' mesajı vermeyi seven de var.

Düzelir, Dövmekten Vazgeçer Umudu

Bu umut en sık karşılaştığımız şeylerden biri. Kadın, kocasının büyüyecek bir çocuk olduğuna inanıyor ve diyor ki gün gelecek dövmekten vazgeçecek. Maalesef çoğunlukla öyle olmuyor ve hatta şiddetin arttığını söyleyebilirim. Tabi bu inanç kadında boyun eğmeyi beraberinde getiriyor. Sabır olgusu iliklerimize işlemiş, sabrın en önemli kısmını da kocaya gösteriyoruz.

Yapılan araştırmalara göre şiddete maruz kalan kadınların yüzde 91'i hiçbir şekilde bu sorunu çözemiyor. Bu çok ciddi bir oran ama inanç da bu kadar büyük. Değiştirmek için psikolojik destek gerekiyor.

Ekonomik Bağlılık Gitmeyi Engelliyor

Ekonomik hatta sosyoekonomik nedenler, kadınların erkeklere bağımlı hissetmelerine ve her şeyi sineye çekmelerine neden oluyor. Kadının ekonomik olarak erkeğe bağımlı olması ve ilişkinin getirdiği sosyal ve ekonomik birtakım kazançlardan vazgeçmek istememesi gibi etkenler, şiddeti kabullenmesine neden olabiliyor. Toplumda sosyal statü sahibi adamların eşleri, bu imkan ve sıfatlardan vazgeçmek istemiyor ve katlanıyor. Mesela  bir doktorun ya da avukatın eşi olduğundan dolayı böbürlenmesi bu tür ilişkinin devamına neden olabiliyor. Toplumda 'dul' olarak anılacağını düşünmesi de şiddeti durdurmada engel teşkil edebiliyor. Gidecek yeri olmayan, ailesinden o eve yeniden kefenle girmesi gerektiği hatırlatılarak ayrılan kadın da şiddet gördüğü evi, bir sığınma yurdu gibi algılıyor ve kalmayı seçiyor.

Şaşırtan Kadınlar

Merkezimde psikoloğumla beraber gerçekleştirdiğimizi terapi ve tedavi seanslarında karşılaştıkları üç ilginç vaka şu şekildeydi:

"Ülkenin önde gelen kurumlarından birinde çok yüksek mevkide bir kadın, kocasından şiddet görüyor. Hem psikolojik hem fiziksel şiddet. Ve bunu kabul ediyor. Yaşadığı sıkıntılar onu uzman yardımı almaya itiyor. Görüşmeye başlıyoruz. Ve ilk koşulu ne oluyor biliyor musunuz? Onu bu evlilikten vazgeçmeye zorlamadan şiddetle baş etmesinin yolunu bulmamız. Bunu neden istediğine gelince; koskoca şirketi yöneten kadın olarak bir kocayı yönetememiş olmayı asla kendine kabul ettiremez ve duyulmasına izin veremezmiş. Alın size bambaşka bir neden ama aslında temel aynı çürüklükte.

Bulunduğum sosyal ortamlardan tanıdığım saygın bir ailenin evlerine çocukların günlük bakımı için giden kadın, işvereni vasıtasıyla bana terapiye getirildi. İşveren, kocasından ayrılıp eve yatılı olarak geçebileceğini söylemiş ama kadın asla kabul etmiyor. Gerekçe şu; o bensiz ne yapar! İşte bu anaçlığın en gereksiz hali. Çünkü biz onun annesi değiliz, o da bizim çocuğumuz değil. Evliliklerdeki rollerin de doğru oturtulması gerekir. Bu ciddi sıkıntılara yol açıyor. Kadın kendisini çok ciddi biçimde ve sürekli darp eden adamın onsuz kendisine nasıl bakacağını düşünüyor, bu sahiden üzücü ve düşündürücü. Çünkü annesi de böyle yapmış, bu bakış açısıyla yaşamış. İstisnalar olsa da herkes gördüğünü yaşıyor.

Bir opera sanatçısının 'kocam o, döver de sever de' dediğinden hiç bahsetmeyeyim isterseniz. Siz zannediyorsunuz ki bunu yalnızca maddi durumu yetersiz, eğitim seviyesi düşük kadınlar düşünüyor. Hayır, maalesef öyle değil.

Birbirinden ilginç vakalarla karşılaştığını, hatta karısını hem dövüp hem de onun için üzüldüğünden dolayı seansa getiren kocalar olduğunu ve kadınların şiddetle yaşamaya alışma süreçlerinin beni hala şaşırtıyor… kadınların yuva kurtarma konusundaki ısrarlı tutumlarını şöyle özetliyor  'bir şey iyi olacaksa olsun, olmayacaksa hiç olmasın düşüncesi zihinlerimize yerleştirilmedi. Olsun da nasıl olursa olsun diye yaptığımız ve yürüttüğümüz evlilikler, sağlıklı çocuklar yetiştiremiyor maalesef. Hiç değilse gelecek nesillerimiz için, sevgi temelli evliliklerin yürütülmesi için çaba harcayalım. Kadın, gerektiği yerde ayaklarının üzerinde durabilme ve yolunda tek başına yürüyebilme cesaretini göstersin ki bir gün hiç hesapta yokken koşarak kaçmak zorunda kalmasın'.

Ve bir kadın, bir cinsel terapist olarak en büyük umudum

"Bundan birkaç yıl öncesine dek psikolojik destek almak, terapistlerin kapısını çalmak ve ruhunun derinliklerine inerek çözüm aramak sosyoekonomik düzeyi yüksek insanların alışkanlığıymış gibi algılanıyordu. Ne mutlu ki kadınlarımız artık çok daha bilinçli ve her sosyoekonomik yapıdan insan, kapımızı çalıyor, destek alıyor, çözüm arıyorlar. En önemlisi de umut ediyorlar. Bazen yanlış yolda başlıyor ama yardımlarımızla doğru noktaya ulaşıyorlar. Kadınların aydınlanması, bilinçlenmesi beni çok mutlu ediyor. Bu bilinçlenmenin artacağından eminim ve bu durumdaki rolümden ötürü son derece mutluyum."

FLAŞ FLAŞ FLAŞ

Amasya’da Lastiği Patlayan Otomobil Takla Attı: 3 Yaralı

Amasya’da hareket halindeki bir otomobilin lastiği patladı, araç kontrolden çıkarak takla attı. Kazada, araçtaki üç kişi yaralandı.

Malatya’da Motokurye Trafik Kazasında Yaralandı

Malatya'da meydana gelen trafik kazasında, bir motosiklet ile otomobil çarpıştı; kazada motokuryenin yaralandığı bildirildi.

Amasya’da Kırmızı Işıkta Bekleyen Araca Çarpıldı

Amasya'da kırmızı ışıkta bekleyen bir otomobile hızlı gelen başka bir araç çarptı. Kaza anı kaydedildi. Çarpan sürücünün bir hafta önce kalp krizi geçirdiği belirlendi.

Afyonkarahisar’da Yüksek Kesimlerde Kar Yağışı Etkili Oldu

Afyonkarahisar'da yoğun yağmur, yüksek rakımlı bölgelerde kar yağışına dönüştü. Kar yağışı, kış koşularını etkili şekilde hissettirdi.

Niğde’de İşçi Servisi ile Otomobil Çarpıştı: 13 Yaralı

Niğde'de bir işçi servisi ile otomobilin çarpıştığı trafik kazasında toplam 13 kişi yaralandı. Yaralıların durumuyla ilgili henüz net bir bilgi verilmedi.