İsrail’in Gazze’ye uyguladığı yoğun saldırılar sonucu hayatını kaybeden Filistinli sayısı 60 bini geçti. Ölenlerin büyük kısmını kadınlar, çocuklar ve yaşlı siviller oluşturuyor. Temel gıda, su ve ilaç erişiminde ciddi kısıtlamalar söz konusu. Bu bölgede uygulanan sistematik açlık politikaları ve soykırım faaliyetlerinin boyutlarının katliam seviyesine ulaşması, uluslararası kamuoyunda büyük bir tepki doğurdu.
KATLIAMIN ORTASINDA EGEMENLİK MÜCADELESİ
Bu durum karşısında, İsrail’in işgali altındaki topraklarda Filistin halkının bağımsız devlet kurma hakkı yeniden dünya gündemindeki yerini aldı. Gazze ve Batı Şeria’daki milyonlarca Filistinli, onlarca yıldır İsrail işgali ve kuşatması altında hayatlarını sürdürüyor. 1988’de Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından ilan edilen Filistin Devleti, fiili olarak tam egemenliğe ulaşamadı.
Doğu Kudüs, Filistin’in başkenti olarak ilan edildi, fakat İsrail bu durumu tanımıyor ve Doğu Kudüs’ü ilhak etmiş durumda. Batı Şeria’nın büyük bölümleri, İsrail’in yerleşimci politikalarıyla bölünmüş bir hal aldı. Uluslararası toplumun çoğunluğu bu bölgeleri “işgal altındaki Filistin toprakları” olarak tanımlasa da, İsrail hala bu egemenliği engellemeye çalışıyor. Ancak son dönemlerde, saldırıların şiddeti arttıkça, Filistin’in bağımsızlığını tanıyan ülkelerin sayısı da hızla artıyor.
Andorra, Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, İzlanda, İrlanda, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, Norveç, Portekiz, San Marino, Slovenya ve İspanya’nın dışişleri bakanları, Filistin Devleti’nin tanınmasını, iki devletli çözüm için önemli bir adım olarak değerlendiren bir ortak açıklama yaptı. Ülkelerin ifadesiyle, “Filistin Devleti’ni halihazırda tanımış veya tanıma iradesini beyan etmiş ülkeler, tanımamış olan tüm devletleri de bu çağrıya katılmaya davet etmektedir.”
Bu süreçte, Filistin’i tanımak sadece bir diplomatik karar olmakla kalmıyor; aynı zamanda işgale karşı hukuki ve siyasi bir tutum haline geliyor. 1988 yılından bu yana toplam 147 Birleşmiş Milletler üyesi ülke, Filistin’i resmi olarak tanıdı. Bu ülkeler arasında Asya, Afrika ve Güney Amerika’dan birçok ülke bulunuyor. Şimdi ise Batılı güçler de tanıma yoluna girmeye başladı.
Türkiye, Filistin Devleti’ni 15 Kasım 1988’de Yaser Arafat’ın bağımsızlık ilanı ile birlikte resmen tanıyan ilk ülkelerden biri oldu. Bu tarihten itibaren Türkiye, Filistin’in uluslararası planda tanınması ve Birleşmiş Milletler nezdinde statüsünün güçlendirilmesi adına aktif bir şekilde destek verdi. Örneğin, 2012’de BM Genel Kurulu’nda Filistin’in “üye olmayan gözlemci devlet” statüsünü kazanması için Türkiye önemli bir rol oynadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, İsrail’in saldırılarının başladığı ilk günden itibaren Filistin’e destek verdiğini belirtti ve ticaret anlaşmasını iptal ederek net bir duruş sergiledi.
Batılı ülkelerin Filistin davasına destek vermeye başlaması, Fransa’nın öncülüğünde gerçekleşti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail’in saldırılarını kınayarak iki devletli çözümün zorunlu olduğunu belirtti ve Fransa’nın Eylül ayında Filistin devletini tanıyacağını açıkladı.
Macron’un açıklaması sonrasında, İngiltere Başbakanı Keir Starmer de, “İsrail savaşı durdurmazsa, Filistin’i tanımaktan kaçınmayacağız” dedi. Aynı günlerde Kanada Başbakanı Mark Carney de Eylül ayında Filistin’i tanımayı sürdüreceklerini belirtti. Böylece, Batı blokunun önde gelen üç ülkesi bu adımı ard arda atmış oldu.
Bu gelişmelere, ABD ve İsrail’den büyük tepkiler geldi. ABD Başkanı Donald Trump, Kanada’nın kararını “Hamas’a ödül” olarak nitelerken, “Kanada, Filistin devletini tanıdı. Bu, bizimle bir ticaret anlaşması yapmalarını neredeyse imkansız hale getirir,” dedi. İsrail hükümeti ise Avrupa’dan gelen tanıma kararlarını “teröre cesaret verme” olarak değerlendirdi.
Dünya genelinde Filistin devletini tanıyan ülke sayısı hızla artarken, özellikle G20 üyesi 10 ülke – Arjantin, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika ve Türkiye – uzun zamandır Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıyor. Buna karşılık, ABD, Almanya, İtalya, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve daha önce çekimser kalan Kanada, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler Batı blokunda tanımayan taraf olarak kalmıştı.
Ancak bu denge hızla değişiyor. Avrupa Birliği içinde de durum benzer. Türkiye’nin yanında Filistin’i tanıyan aktif AB üyeleri arasında İsveç, İrlanda, İspanya ve Slovenya bulunuyor. Ayrıca Bulgaristan, Polonya, Romanya, Çekya, Slovakya, Macaristan ve Kıbrıs da, AB’ye katılmadan önce Filistin’i tanıyan ülkeler arasında yer alıyor. Belçika ve Malta gibi ülkeler de yakın zamanda tanıma sinyalleri veriyor. Almanya ise hâlâ çekimser bir tutum sergiliyor; başbakanlık sözcüsü “Önceliğimiz tanımadan çok barış sürecine geri dönülmesini sağlamak” açıklamasını yaptı.
Geldiğimiz noktada, Filistin’in tanınması artık yalnızca diplomatik bir mesele olmaktan çıkmış, bir insanlık ve adalet testi halini almıştır. Günlük yaşamda çocuklar açlıktan ve siviller enkaz altından kurtarılmaya çalışırken, dünya ya İsrail’in zorbalıklarını ödüllendirecek ya da Filistin halkının yıllardır süren bağımsızlık mücadelesine açıkça destek verecektir. Filistin davası, yalnızca Arap dünyasının değil, aynı zamanda insan hakları, hukukun üstünlüğü ve barış ilkesine inanan herkesin ortak mücadelesi haline gelmiştir. Filistin’in tanınması, sadece gasp edilen toprakların, kaybolan hayatların ve çalınan geleceğin iadesi için atılan bir diplomatik adımdan çok daha fazlasıdır.
Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Almanya, İtalya (Çekimser), Japonya (Çekimser), Güney Kore, Hollanda, Avusturya, İsviçre, Danimarka, Estonya, Letonya, Litvanya, Finlandiya, Yunanistan (ülke genelinde bir ayrılık söz konusu).
then "Add to Home Screen"