Ramazan hızlı geçiyor. Böyle hızlı geçip giden Sultan mı olur?
Kalsa ya bizimle, doysak ya onunla 'doyma'ya. Onunla, bölüşmeye, paylaşmaya doysak ya. Beden aç, ruh tok otursak ya sofralara hep, ekmeğin suyun kıymetini hep böyle bilsek ya. Açın halinden böyle anlasak ya hep. Tokluğumuzdaki nankörlüğümüzden, kıymet bilmezliğimizden utansak ya. Mahyalarda hatırlasak ya hep unuttuklarımızı. İnsanız biz, daha insan olsak ya.
Bir işçinin maaşına denk iftar sofralarında, otellerin yıldızlarını saymak ne boş, bilsek ya vakitlice. İsrafla iftar olmaz, idrak etsek ya artık. Askıda ekmek bırakmanın tadına varsak ya hepimiz. Hristiyan komşumuzun iftarımıza tatlı yapmasını, Musevi komşumuzun sahurumuza börek ve inanmayan dostumuzun inancımıza saygı sunmasını daha çok görsek. 1 ay kime yetecek dünyanın bu haline bakarak?
Et girmeyen evlere dert girmesin diye, derman olsak ya cebimizdekiyle. Pide kuyruğunda yormasak ya mahallenin yaşlılarını, gencecik canımız dururken. Çocuk orucuyla kandırsak ya çocuklarımızı dünyanın en anlaşılabilir yalanına sığınarak. Birbirine hurma, su uzatan dirsekler çarpışsa ya küslüklere inat.
Çadırlarda yokluk varlığa dönüşse ve oradan da çokluğa. Kandilleri yanarken minarelerin, ışıklar da doluşsa ya gözlerine gariplerin. Evsizlerin evi, kimsesizlerin kimsesi olsa ya din kardeşlerim. Birbirimizin kardeşi olsak ya sahiden, yakışır gibi adına.
Yerin altında kurulan sofralar, yer üstüne taşınsa ya güvenle. Aşının peşinde hiçbir baş düşmese ya öne utançla. Ekmek, taştan çıkarılacak kadar kutsal ama el önünde durup kolay erişilir olsa ya hep.
Gitmese ya Sultan, hep bizimle kalsa ya. 1 ay yetmiyor insanlığımızın yaşamasına ve serpilip büyümesine, asla. 11 ay daha bizimle kalsa ya. Kendisi değilse bile ruhu. Hatırlattıkları ve yaşattıkları.
Ramazan bizim canımıza değse ya!
Hoş geldin, hoş kal güzel Ramazan!
Bizi olduğumuzdan güzel eyle, olmaz mı?
then "Add to Home Screen"