MARMARA DENİZİ’NDEKİ DEPRAK DİNAMİKLERİ
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Marmara Denizi’nin altındaki jeolojik yapının bölgedeki deprem dinamiklerini doğrudan etkilediğini ifade ediyor. Bektaş, deniz altındaki sıcak manto tabakasının yüzeye doğru yükselmesiyle birlikte üstteki sismik kabuğun gerilip inceldiğini söylüyor. Bu incelmenin, fay hatlarının zayıflamasına ve “creep” adı verilen sürünme hareketiyle enerjinin küçük depremlerle boşalmasına yol açtığını belirtiyor. Bu durum, Marmara Denizi’ndeki fayların büyük enerji birikimini sağlayamadığı ve genellikle 7’den küçük büyüklükte depremler ürettiği anlamına geliyor.
KARADAKİ DURUMUN FARKLILIĞI
Karasal alanda ise durum oldukça farklı şekilleniyor. Mavi alanla gösterilen bölgede kabuk daha kalın; 17 km’ye kadar ulaşabiliyor ve bu faylar kilitlenmiş bir durumda bulunuyor. Bektaş, bu kilitlenmenin büyük enerji birikimine neden olduğunu vurguluyor ve buna bağlı olarak 7’den büyük depremler üretebildiğini söylüyor. 20. yüzyıldaki depremlerin dağılımı da bu teoriyle örtüşüyor: Denizde daha küçük, karada ise daha büyük depremler meydana geliyor.
Osman Bektaş, harita üzerinden yaptığı açıklamalarda, Marmara Denizi’nde yerin sıcak manto kısmının (kırmızı alan) yükselmesiyle üstte deprem oluşturan sismik kabuğun gerilerek inceldiğini (yaklaşık 10 km) ve fayların zayıfladığını belirtiyor. Sonuç olarak, karada (mavi alan) 17 km derinliğe kadar kilitlenmiş fayların M >7 büyüklüğünde depremler ürettiğini ifade ederken, Marmara Denizi’nde 10 km derinlikte kısmen sürüklenen (creep) fayların M <7 büyüklüğünde depremler meydana getirdiğini aktarıyor. 20. yüzyıl depremlerinin haritadaki dağılımı, Bektaş’ın ortaya koyduğu teoriyi destekler şekilde gözlemleniyor.
then "Add to Home Screen"