Türkiye’deki kurlar yükselirken yabancı sermaye ne yapıyor?

Haber Aktüel’den Muaz Kalaycı’nın haberine göre, Türkiye’de son dönemde hızlanan ekonomik dalgalanmalar ve kur oynaklığı, yabancı yatırımcıların karar setlerinde belirleyici bir başlık haline geldi. Piyasalarda sert hareketlerin görülmesi, risk primindeki dalgalanmalar ve ileriye dönük görünümdeki belirsizlikler, sermaye girişlerinin kompozisyonunu değiştiriyor. Analistler, kısa vadeli portföy hareketlerinin hâlen fırsat pencerelerini kovaladığını ancak uzun vadeli doğrudan yatırımların daha temkinli davrandığını vurguluyor. Merkez Bankası verilerine atıfla, faiz adımları ve makro ihtiyati çerçevedeki sadeleşme hamlelerinin risk algısını kısmi olarak iyileştirdiği belirtilirken, kurda istikrar ve enflasyonda kalıcı düşüş sağlanmadıkça kalıcı yabancı sermaye payının sınırlı kalabileceği ifade ediliyor.

RİSK İŞTAHI YÖNETİLİYOR, UZUN VADEDE TEMKİNLİ POZİSYONLAR ARTTA

Piyasa profesyonellerine göre yabancı yatırımcı, döviz kurundaki yön arayışını ve fiyatlama davranışlarını yakından izliyor. Faiz farkları cazip seviyelere yaklaşsa da, oynaklığın yüksek kaldığı dönemlerde uzun vadeli taahhüt gerektiren yatırımlar ötelenebiliyor. Portföy yatırımlarında ise günlük likidite imkânı ve hızlı çıkış kabiliyeti, taktiksel girişlerin önünü açıyor. Buna karşın doğrudan yatırımlar, kârlılık projeksiyonlarıyla birlikte hukuki-vergisel öngörülebilirlik, fiyat istikrarı ve kur riskine karşı doğal korunma imkânlarını aynı anda talep ediyor. Uzmanlar, “yüksek getiri” ile “yüksek oynaklık” arasındaki denge kurulamıyorsa, kalıcı yatırım eğiliminin zayıf kaldığını belirtiyor.

OYNAK KUR ORTAMI FİYATLAMA MEKANİZMALARINI ZORLUYOR

Kur geçişkenliği yüksek sektörlerde maliyet muhasebesi sıklaşırken, sözleşme para birimi tercihleri yeniden masaya yatırılıyor. İthal girdiye bağımlı alanlarda tedarik planlaması daha kısa döngülere çekiliyor; şirketler stok yönetimi ve kur riskinden korunma stratejilerini sıkılaştırıyor. Kurdaki sert ve kısa periyotlu hareketler, proje finansmanında hassasiyet testlerini derinleştiriyor. Finans yöneticileri, gelir-gider para birimi uyumsuzluğunu azaltan hibrit modellerin ve doğal hedge imkânlarının ön plana çıktığını, nakit akışlarının kur duyarlılığına karşı daha esnek senaryolarla yönetildiğini aktarıyor.

“YATIRIMA GİRİLİR AMA ÇIKIŞ STRATEJİSİ ÖNCEDEN YAZILIR” DÖNEMİ

Küresel fon yöneticileri, gelişmekte olan ülkelerde pozisyon alırken artık yalnızca giriş koşullarını değil, kriz anında çıkış patikalarını da önceden kodluyor. Türkiye için de benzer bir yaklaşım dikkat çekiyor: Dönemsel yüksek getiri fırsatları takip edilse de, kur ve faiz kanadında “sürpriz” ihtimali fiyatlamaya dâhil ediliyor. Bu nedenle, yatırım komiteleri politika söylemi, iletişim dili ve kurumlar arası eşgüdümü ayrı bir gösterge olarak izliyor. Orta-uzun vadeli sermaye, öngörülebilir bir kur rejimi, belirgin enflasyon patikası ve tutarlı para-maliye politikası kombinasyonunu “olmazsa olmaz” sayıyor.

RİSK PRİMİNDEKİ OYNAKLIK ALIM-SATIM PENCERELERİNİ KISALTIYOR

Kredi risk primindeki (CDS) dalgalanmalar, yabancıların tahvil ve hisse senedi tahsislerinde pencereyi daraltıyor. Volatilite yükseldikçe fonlar, kısa süreli fırsatlara yönelip hedefe ulaşınca realize ediyor. Bu davranış, piyasalarda kalıcı derinleşme yaratmak yerine “gel-geç” etkisi üretiyor. Sermaye piyasaları açısından bakıldığında, kurumsal yatırımcının artması ve yerli tabanın güçlenmesi, dış şokları absorbe etmek için kritik görülüyor. Uzman görüşleri, orta vadede kurumsal emeklilik fonlarının ve yabancı dostu düzenlemelerin birlikte çalışması halinde daha istikrarlı bir yabancı payına ulaşılabileceğini ima ediyor.

“KUR SADECE BİR SONUÇ DEĞİL, BEKLENTİ YÖNETİMİNİN AYNASI”

Ekonomistler, kur düzeyinden çok kur oynaklığının yatırım kararlarını daha fazla etkilediğini hatırlatıyor. Kurun makul bir bantta, öngörülebilir ve politika söylemiyle tutarlı hareket etmesi, fiyatlandırma davranışlarını rasyonelleştiriyor. Bu yüzden, beklenti yönetimi ve iletişim kalitesi, para politikası adımlarının etkinliği kadar önemli başlıklara dönüşüyor. Şeffaf veri paylaşımı, önden yüklemeli yol haritası ve risklerin dürüstçe anlatılması, yatırımcı psikolojisini destekleyen unsurlar olarak öne çıkıyor.

ENFLASYONLA MÜCADELEDE İNANDIRICILIK SERMAYEYİ TUTUYOR

Enflasyonun düşürüleceğine dair ikna edici bir program ve bu programın istikrarlı uygulanacağına dair güven, yabancı yatırımcının “kalış süresini” uzatıyor. Bütçe disiplini, gelir politikaları, vergi düzenlemeleri ve kamu harcamalarının kompozisyonu burada belirleyici. Fiyat istikrarı beklentisinin kalıcı hâle gelmesi, şirket değerlemelerinde iskonto oranlarını aşağı çekerken, uzun vadeli projelerin iç verim oranlarını (IRR) iyileştiriyor. Analistlere göre, dezenflasyon sürecinde öngörülebilir döngülerin oluşturulması, kur riskini azaltan en ucuz “sigorta” işlevi görüyor.

DOĞRUDAN YATIRIMCI “KURAL KİTABI” İSTİYOR

Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) için kur tek başına belirleyici değil. Yatırımcı; hukuk güvenliği, sözleşme icrası, tahkim süreçleri, vergi öngörülebilirliği, teşvik rejiminin sürdürülebilirliği ve istihdam piyasasının esnekliği gibi başlıklara bakıyor. Sanayi politikası, yerli tedarik zincirlerinin derinliği ve yeşil dönüşüm gereklilikleri de yatırım kararına dâhil. Uzmanlar, “yerli üretim–ihracat” odağında kümelenme stratejilerinin, teknoloji transferi ve yüksek katma değer yaratacak yatırımları cezbetmek için kritik olduğunu belirtiyor. Özetle, kurdaki dalgalanma azaltılsa bile, “kural kitabı” net değilse kalıcı sermaye gelmiyor.

TEŞVİKLER TEK BAŞINA YETMİYOR, İCRA KALİTESİ ÖNE ÇIKIYOR

Yabancı yatırımcıya yönelik vergi, arsa, enerji, kredi ve istihdam destekleri önemli olmakla birlikte, uygulamadaki öngörülebilirlik aynı derecede kritik. İhale süreçlerinin şeffaflığı, izin-lisans adımlarının hız ve tutarlılığı, yerel idarelerle koordinasyon ve çevresel-sosyal etki yönetiminin uluslararası standartlara uygunluğu; yatırımın zaman planını belirliyor. Teşvik vaadinden icraya geçişte yaşanan gecikmeler, maliyeti artırarak projelerin geri dönüş sürelerini uzatıyor ve kararları olumsuz etkiliyor.

PORTFÖY YATIRIMCISI GETİRİYE BAKAR, AMA ÇIKIŞ KAPISINI DA AÇIK TUTAR

Yabancı portföy yatırımcısı, politika faizinin seviyesi ve gelecekteki patikasıyla ilgileniyor. Reel getiri vaadi oluştuğunda akımlar hızlanabiliyor. Ancak kur oyun alanındaki belirsizlikler ve volatilite, ani yön değişimlerine açık bir tablo yaratıyor. Bu nedenle, piyasa derinliği, türev ürünlerle riskten korunma imkânı ve takas–teminat mimarisi gibi teknik altyapı unsurları, “giriş kadar çıkışın da sorunsuz olacağı” güvencesini sağlamak için kilit önemde.

REZERV YÖNETİMİ VE LİKİDİTE PENCERESİ GÜVEN İNŞA EDİYOR

Rezervlerin seviyesi, bileşimi ve likidite yönetimindeki esneklik, kur atağı anlarında “tampon” işlevi görüyor. Merkez Bankası’nın şeffaf iletişimi, enstrüman çeşitliliği ve piyasa dostu operasyonel çerçevesi, oynaklığın yönetilmesine yardımcı oluyor. Bankacılık sisteminin yabancı para likiditesi, vade uyumu ve sendikasyon erişimi de dış şokları yumuşatan diğer unsurlar. Bu başlıklarda olumlu bir görünüm, yabancı yatırımcının risk algısını düşürerek daha uzun vadeli tahsislere kapı aralıyor.

SEKTÖREL FARKLILAŞMA: İHRACATÇI AVANTAJLI, İTHAL GİRDİ BAĞIMLISI ZORLANIYOR

Kur yüksek seyrettiğinde ihracatçı sektörler rekabet gücü kazanabilir; fakat bu, girdi kompozisyonuna bağlı. İthal girdi oranı yüksek sektörlerde kur avantajı hızla eriyebiliyor. Buna karşılık yerli tedarik zinciri güçlü, teknolojik derinliği artan sektörler daha dirençli bir profil çiziyor. Yabancı yatırımcı, değer zincirine gömülü, döngüsel ekonomiye ve yeşil dönüşüme uyum sağlayan alanlara daha istekli yaklaşıyor. Bu çerçevede enerji verimliliği, yenilenebilir kaynak entegrasyonu ve karbon ayak izi yönetimi, yatırımların “uygunluk listesinde” üst sıralara çıkıyor.

POLİTİKA TUTARLILIĞI VE KURUCU ANLATININ GÜCÜ BELİRLEYİCİ

Piyasalarda “anlatı” (narrative) önemlidir: Stratejinin hedefi, araçları ve zamanlaması toplum ve yatırımcı nezdinde anlaşılır oldukça, kur ve enflasyon beklentileri çıpalanır. Para politikası ile maliye politikasının aynı hedefe koşması, mikro düzenlemelerin makro hedefi desteklemesi, söylem ve eylemin tutarlılığı güven inşa eder. Bu tutarlılık, kurda gereksiz dalgalanmayı sınırlayarak yabancı sermaye için “öngörülebilir kâr–risk profili” üretir.

YABANCIYI KAÇIRMAMAK İÇİN “BEŞLİ SACAYAĞI” ÖNE ÇIKIYOR

Uzman değerlendirmeleri, sürdürülebilir yabancı sermaye için beş başlığın birlikte ilerlemesi gerektiğini vurguluyor: (1) Enflasyonla mücadelede inandırıcı, takvimli bir yol haritası; (2) Kurda öngörülebilirlik ve oynaklığın yönetimi; (3) Hukuki güvenlik ve icra kalitesi yüksek iş ortamı; (4) Sermaye piyasalarında derinleşme ve riskten korunma araçlarının etkinliği; (5) Yeşil dönüşüm ve teknolojik yükselmeyi önceleyen sanayi politikası. Bu sacayağının eksik kaldığı durumlarda, kur yükselişi “kağıt üzerindeki” maliyet avantajını hızla nötralize edebiliyor.

“KAÇIYOR MU, BEKLİYOR MU?” SORUSUNA NÜANSLI YANIT

Soruya kısa yanıt: Toptan bir kaçış yok; ancak uzun vadeli yatırımda temkinli bekleyiş baskın. Portföy yatırımlarında seçici giriş-çıkışlar sürerken, doğrudan yatırım tarafında “kur istikrarı + enflasyon patikası + iş yapma kolaylığı” üçlüsüne dair ikna arayışı devam ediyor. Kurun yüksekliği tek başına caydırıcı değil; oynaklık ve belirsizlikle birleştiğinde caydırıcılık artıyor. Bu nedenle karar alıcıların, iletişimi güçlendiren, öngörülebilirliği artıran ve kur riskini yöneten bir politika setini eşgüdüm içinde sürdürmesi, yabancı sermayenin “kalış süresini” uzatacak temel unsur olarak öne çıkıyor.

İSTİKRAR, KALICILIĞIN TEK YOLU

Türkiye’de kurların yüksek seyri, doğru politika bileşimi ve güven veren iletişimle yönetilebilir bir gerçeklik. Enflasyonla mücadelede tutarlılık, kurda öngörülebilirlik ve iş ortamında hukuki güvenlik birlikte tesis edildiğinde, yabancı sermayenin “kaçmak” yerine “yerleşmek” eğilimi güçlenir. Sermaye piyasalarının derinleşmesi, doğal korunma araçlarının etkinleşmesi ve yeşil dönüşüm eksenli sektör stratejileri, yatırımcı için sürdürülebilir hikâye sunar. Özetle; kur düzeyi kadar kur rejiminin güvenilirliği, yabancı sermayenin nihai kararında belirleyici olmaya devam edecek.

FLAŞ FLAŞ FLAŞ

Özgür Özel Bahçeli ile Selamlaştı Genel Kurulda

2026 bütçe görüşmeleri TBMM Genel Kurulu'nda başladı. Siyasi yumuşama sinyalleri, liderlerin selamlaşması ve karşılıklı jestlerle gözlemlendi. Özgür Özel'in Bahçeli'yle tokalaşması dikkat çekti.

Pegasus Hava Yolları Czech Airlines’i Satın Alıyor

Pegasus Hava Yolları, Çekya merkezli Czech Airlines ile Smartwings'i toplamda 154 milyon euroya bünyesine kattı.

Kartalkaya Yangın Davasında Gerekçeli Karar Açıklandı

Grand Kartal Otel'deki yangın faciasıyla ilgili davanın gerekçeli kararı yayımlandı. 406 sayfada, ihmallerin ağırlığı ve kurtarma sürecindeki gecikmelere dikkat çekildi.

Boşanma Aşamasında Eşini Bıçaklayan Şüpheli Gözaltına Alındı

Aydın'da bir çift, boşanma davası sonrası adliye önünde tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesiyle biri eşini bıçaklayarak gözaltına alındı.

Erdoğan: 8 Aralık Suriye Hürriyet Günü Mesajı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'deki Esad rejiminin devrilmesinin yıl dönümünde Suriye halkına Türkiye'nin selam ve sevgilerini iletti.